OYUN VE OYUNCAK SADECE OYUN VE OYUNCAK DEĞİLDİR

Sosyal psikoloji disiplininde insan ele alınırken, sahip olduğu iki ana husustan bahsedilmektedir. Bunlardan biri insanın ‘nature’ yani doğuştan sahip olduğu, genetik özelliklerinin etkisi altındaki yönüdür. Bunun içine, bazı kesimler tarafından astrolojik etkiler de ilave edilmektedir.

İnsanoğlunun bu yönü, onda hiçbir şekilde değiştirilemeyecek özelliklerdir. Dişi veya erkek olarak doğmak, boyun uzun veya kısa olması gibi hususiyetler bu cümledendir. Yine temel bazı karakter özellikleri vardır ki, onların da tamamen değiştirilmesi veya yok edilmesi mümkün olmamakla birlikte üzerlerinde bir miktar değişiklikler veya yönlendirmeler meydana getirilebilir.

İki ana husustan bir diğeri ise ‘kültür’ diye adlandırılan, insanoğlunun sonradan elde ettiği özellikleridir. İçinde bulunduğu çevre, aldığı eğitim, edindiği alışkanlıklar da bu ikinci kısmın kapsamına girmektedir.

İnsan, doğuştan sahip olduğu özelliklerini tamamen ortadan kaldıramaz, fakat eğitim yoluyla bu özelliklerin bir kısmında değişiklikler meydana gelebilir. Bazen ilk bakışta menfî gibi görünen birçok özellik ise, iyi bir usulle kanalize edildiğinde faydalı bir şekle bile bürünebilir. Tabii tersi de aynı derecede mümkündür. Mesela cinsel dürtülerin müsbet kullanılması nesillerin devamına neden olurken, menfi kullanılması ise toplumun ifsadına yol açar.

“Nature” ve “kültür” insanın gelişmesinde etkili olan iki ana unsurdur. Bunların etkileri birebir düzeyde eşit değildir. İnsandan insana, çevreden çevreye değişen bir tarzda insanın gelişimine tesir ederler.

Yazımızın ana ekseni olan çocuk ve oyun konusuna geldiğimizde, çocukların oyun ile ilişkilerinde yukarıda bahsi geçen nature ve kültür meselesinin önemini yakînen müşahede edebiliriz.

Mesela kız ve erkek çocukların oyunları arasında ilk bakışta ciddi farklılıklar göze çarpar. Fizikî özelliklerinin öne çıkması ile birlikte kızlarda daha naif bir hususiyet, erkek çocuklarda ise daha sert tavırlar belirir. Çocukların bir bölümü bebeklerle ve süs eşyalarıyla ilgilenirken, diğer bölümü hoplamalı, zıplamalı, atma ve koşuşturma yönü ağır basan oyunlara yönelirler.

Yine yaradılışla ilgili bir özellik olan hırs yönü ağır basan çocuklar, oyunlarda hep önde olmayı, takım oyunlarında kaptanlık yapmayı, sürekli olarak birileriyle yarışmayı tercih ederken, daha romantik tiplerin, bahçelerde çiçek topladıklarını, yarışmalı oyunlardan kaçındıklarını görebiliriz.

Özetle ifade etmek gerekirse, çocukların oyun seçimlerinde cinsiyet önemli bir unsurdur. Oyun içinde aldıkları roller de fıtratlarından gelen karakter özellikleri de ihmal edilemeyecek bir öneme haizdir. Tabii karakter özellikleri oyun çeşitleri arasında yaptıkları seçimleri de etkilemektedir.

Çocukların tabiatlarından gelen bu hususiyetlerin yanı sıra, başta aileleri olmak üzere içinde yaşadıkları çevre, aile içindeki baskın karakterler, yakın akrabaları, iletişimin gittikçe arttığı bir dünyada, dikkatleri  çeken tüm basılı, görüntülü yayın organları ve programlar, çocukların ilgilerini ve dolayısıyla oyunlarını etkilemektedir.

Bu etkileme sürecinde, onların cinsiyetlerinden ve tabiatlarından gelen özellikleri ve etkileri muhakkak ki sıfırlanmamaktadır. Çocuklar, dışarıdan gelen tesirlerden az veya çok, hafif veya yoğun bir şekilde etkilenmekte bazen de mevcut ilgiler kısmen şekil değiştirmektedir.

Yukarıda önemine dikkat çektiğimiz ve kısaca çevre diye nitelemeye çalıştığımız, ilk kavramsallaştırmamızda da kültür diye tanımlanan dış etki içinde en hâkim unsur, ona büyük ölçüde rengini veren medeniyet boyutudur. Çocuğun yaşadığı çevrenin özelliklerini, o çevreye damgasını vuran hâkim medeniyet önemli ölçüde etkiler. Tabii, bu arada tanımlamaya çalıştığımız etkinin, karşı konulamaz, dönüştürülemez olduğunu ifade etmek istemiyorum. Yalnız çok önemli olduğuna dikkat çekmek istiyorum.

Çocuğun çevresini kuşatan medeniyetin nasıl bir insan tasavvuru var? Hayatı, diğer canlıları ve eşyayı nasıl algılıyor? Temel bilgi kaynakları neler? Bu bilgiyi hangi yollarla kullanıyor, iletiyor?

Bu ve benzeri soruların cevapları, insan ve onun nüvesi olan çocuğun yaşadığı çevreyi etkilemekte, dolayısıyla çevrenin tesirlerine açık olan çocuklara tesir etmekte; ilgilerini, önceliklerini değiştirebilmektedir.

Çocuğun, cinsiyeti ile ilgili kazanacağı temel rolü etkileyemese de, o cinsin toplum içindeki ideal tiplerini belirlemeye çalıştığı için yönelimlerine de tesir edebilmektedir

Yukarıdaki kurgu içinde birçok özelliği, çevresinin etkisi ile bezenmiş insanların, toplumun diğer fertlerinin ve tabii yeni yetişen çocukların da, yaygın olan bu özelliklere göre yetişmesi için gayret sarf etmesi çok tabii bir hadisedir.

Eğitim kurumlarının, oralarda tatbik edilen programları, eğitimde kullanılacak araç ve gereçleri, kitapları, dergileri, oyuncakları vs. hep bu temel perspektif ışığında üretmeye, organize etmeye, oluşturmaya çalışmaları da aynı şekilde ‘normal’ kabul edilmelidir.

Peki, bu gelişme nesnel (objektif) mi, yoksa öznel (subjektif) bir tercihin sonucu olarak mı ortaya çıkmaktadır?

İçinde yaşayanlar açısından olaya bakanlar, bu gelişmeyi nesnel (objektif) olarak değerlendirseler bile, olay, daha genel bir bakış açısıyla incelendiğinde bazı tercihlerin çok öznel (subjektif) bir karakter taşıdığı görülecektir.

Konu böyle bir noktaya geldiğinde, zikri geçen gelişmeyi açıklayabilmek için temel tercihlere göz atmamız gerekmektedir. Burada da asl olan, hâkim medeniyet tercihidir. Bir toplumun ve o toplumu oluşturan insanların nasıl bir hayatı yaşayacaklarının ve önceliklerinin ne olması gerektiğinin tercihidir. Bu da öznel (subjektif) bir tercihtir. Bu tercih yapıldıktan sonra girilen yol, insanın ve tabii çocuğun tüm çevresini etkileyen bir mahiyet arz eder. Çevrenin etkisi, insanın ‘kültür’ denen yönünü ne ölçüde etkiliyorsa, kişilik gelişimini de o ölçüde etkilemektedir.

Olaya buradan bakıldığında çocukların seçtikleri oyunlar çok önemlidir, kullandıkları oyuncaklar çok önemlidir, oyun içindeki aldıkları roller çok önemlidir. Çünkü bunların hepsinin içinde, çocukların fıtratlarından gelen özellikler olmakla birlikte, çevrenin ve hâkim medeniyetin etkisi de vardır. Oyuncağı hangi zihniyet yapıyorsa, o oyuncakla oynayan çocuğun büyüdüğünde toplum içinde nasıl bir rol almasını isteyerek o oyuncağı tasarlıyorsa bu subjektif tercihler çocukları ister istemez etkileyecektir.

Çeşitli düzeylerdeki eğitim programlarında ortaya atılan farklı metodlar (Montessori, high-scope v.s.) onların tatbik edilmesine katkı sağlamak niyetiyle tasarlanan oyunlar, oyuncaklar, çağdaş pazarlama teknikleri ile de birleşerek geniş kitlelere yayılıyor. Yeni gelişen her alet, basit veya gelişmiş her oyuncak, çocukların, insan-insan, insan-çevre, insan ve kendisi ve tabii ki insan-Yaratıcı ilişkilerini önemli ölçüde etkiliyor…

Özetle ifade etmek gerekirse, oyun ve oyuncakla başlayıp çocuk ve medeniyet analizine kadar gittiğimiz bu kısa yolculukta özellikle şu hususun altını çizmek istiyorum.

“Siz siz olun oyunu da oyuncağı da aman hafife almayın. Oyun ve oyuncakla sadece oyun oynanmayacağını, onların çok çok başka işlere yaradığını hiçbir zaman unutmayın.”

ERHAN ERKEN

İkbal Dergisi 2001

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir