Uzunca ve derinlemesine bir hasbihal

Okuyacağınız yazı belki biraz uzunca ama konu detaylı olduğu için ancak bu kadar kısa yazabilmeye muvaffak olabildim. Sabrınıza sığınarak sizi sohbetimize davet ediyorum.

Büyük çoğunluğunuz için malum olduğu üzere, 2007 Yılında Dünya Bülteni’ni devir alıp internet üzerinden haber yayıncılığı yapmaya başladığımızda, bu alanda büyük gazetelerin internet sitelerinden başka çok fazla mecra bulunmamaktaydı. İlklerden biri sayılırdık. Rahmetli Akif Emre’nin yayın yönetmenliğinde öncelikle yeni bir haber dili oluşturmayı hedeflemiştik. Klasik habercilik yanında haberlerin arka planlarını biraz daha detaylı verebilme niyetiyle de Haber Analiz başlığı altında yeni bir bölüm açmıştık. Dünyanın farklı köşelerinden bizimle aynı bakış açısına sahip kalemi ve zihni kuvvetli pek çok arkadaşla ilişki kurduk. 10’un üzerinde bölgeden arkadaşımız, kendi bulundukları sahalardan, her yerde rastlanamayacak kalitede haber analizlerini bizim için hazırlıyor, biz de onları yayınlıyorduk.

Daha sonra Yuvarlak Masa Toplantıları diye başka bir başlık açtık. Beşiktaş Balmumcu’daki ofisimizde bazen ayda bir, bazen de iki ayda bir, konusunda uzman 2 veya 3 arkadaşımızı davet ediyor ve onlarla önemli konular üzerinde konuşuyorduk. Bu konuşmaları videoya kaydediyor ve o videoyu da siteye koyuyorduk. Aynı zamanda bu toplantıların çözümü yapılıyor ve tamamı metin olarak siteye giriyordu. Onları bugün bile yeni baştan okuduğumuzda hepsinin birbirinden güzel çalışmalar olduğunu bir daha görmekteyiz. Bu alanda da Aynur Erdoğan hanım ciddi ve kaliteli bir çalışma yapmıştı.

Hatta Yuvarlak Masa Toplantılarından on adetten fazlasını şirin bir formatta bastık ve ilgili kişilere bedelsiz olarak ulaştırmaya çalıştık. Bu da Dünya Bülteni’nin bir kültür hizmeti olarak kayıtlara geçti.

Konu buraya geldiğinde DUBAM olarak kısalttığımız Dünya Bülteni Araştırma Masası adlı önemli bir başlığımızı da zikretmeden geçemeyeceğim. Gerek tercüme gerekse de özgün yazıları dosyalar tarzında derleyerek okuyucuların hizmetine sunmaya başladık. Bu da bir internet sitesinin çapına göre çok önemli bir çalışmaydı…

2008 Yılının sonlarına doğru Dünya Bizim doğdu. Asım Gültekin ile daha çok gençlere yönelik olarak tasarladığımız ve yazarları da ağırlıkta olarak gençlerden oluşan kültür haberciliği sitemiz de kendi alanında ilklerden biriydi

Geçen yıl Dünya Bülteni 10’ncu yılını doldurdu. Dünya Bizim de inşallah bu yıl sonuna doğru onuncu yılını dolduracak.

Facebook ve twitter gelişiyor

Bizim bu yayınların devreye girdiği dönemin biraz sonrasında facebook ve twitter adlı sosyal medya mecraları hayatımızda ciddi bir şekilde yer almaya başladı.. Aynı dönemlerde akıllı telefonlar da hızlı bir şekilde yayılıyordu. I phone bu alanda büyük bir devrimdi. Onu android sistemi ile işleyen diğer akıllı telefonlar izledi. Bu telefonlar ile resim çekmek de çok daha kolay ve de güzel olmaya başlamıştı. Tabii sosyal medya unsurları da bu kolaylıklar ile birlikte daha fazla kullanılır olmuştu

Asım Gültekin, facebook yayılmaya başladığında genç arkadaşlara, bu facebook işine çok sardırmayın orada bir veya iki paragraf yazarak tembelliğe alışıyorsunuz. Biraz gayret edip adam gibi yazı yazın biz de yayınlayalım diye serzenişte bulunuyordu.

Teknolojik gelişmeyle kavga etmenin anlamı yoktu. O gelişme kendi işini yapıyor ve kendi alanını genişletiyordu. Onu anlamak ve belli bir seviyede ilişki kurmak durumundaydık. Zamanla biz de o mecralara girdik. Yaptığımız haberleri bir de buralarda link vererek paylaşıyor ve insanlara bu kanallardan da ulaşmaya çalışıyorduk.

Fakat baktık ki bu gelişmelerle birlikte neredeyse biraz yazı yazabilen ve bu aletleri bir miktar kullanabilen herkes bizim sitelerin bşr şekilde rakibi olmaya başladı. Bizden bazen daha hızlı ve sayıları her gün daha da artan bir şekilde yayılan yepyeni bir mecra. Tabii bunların içinde insanların kendi kurdukları blogları da dahil edersek işimiz gittikçe zorlaşıyordu.

Şu an gelinen nokta itibariyle sosyal medyada yüzbinlerce kişi irili ufaklı ve hemen her konuda haber, yorum, resim ve video paylaşarak bizim yapmaya çalıştığımız çalışmayı bireysel olarak yapıyorlar. Son dönemde yaygınlık kazanan whatsapp guruplarında ise dünyanın hemen her bölgesinden ajans, gazete, blog gibi mecraların linkleri paylaşılıyor. Adeta yağmur gibi her yerden haber ve yorum yağıyor. Gelin siz de bu şartlarda habercilik yaptığınızı iddia edin.

Haber Ajansları

Bir başka gelişme de haber ajansları, araştırma kuruluşları ve analiz siteleri cephesinde vuku bulmaya başladı. Haber ajansları alanında bizi etkileyen en önemli gelişme Anadolu Ajansı tarafından geldi. Devlet desteği ile hızlı bir atılım içine giren AA, bir yandan bizlere belli bir bedel karşılığı haber hizmeti sunarken, neredeyse aynı haberleri, bize verdiğinden çok kısa bir süre sonra, ücretsiz olarak kendi sitesinde de yayınlamaya başladı. Şöyle düşünelim; çok kuvvetli sermayesi olan büyük bir toptancı, bir yandan perakendicelere mal satıyor diğer yandan o malları bedava dağıtıyor. Siz bir mahalle bakkalısınız, gidip oradan mal alıyorsunuz, geliyorsunuz kendi bakkalınızda satıyorsunuz. Fakat malzeme aldığınız o büyük toptancı size sattığı malı kendi mekanına ulaşabilen herkese bedava dağıtıyor. Böylesi bir durumda o bakkalların ne kadar yaşama şansı olur varın siz düşünün.

Bunu sadece AA da yapmıyor. Yabancı ajanslarda da buna benzer bir durum yaygınlaşmaya başladı. Belki abone olanlara biraz daha fazla haber veriyorlar ama bedava kullanıcılara sayıca ve içerik olarak daha az ve kısıtlı olsa da yararlanma imkanını sunuyorlar. Bu şekilde bir davranış büyük bir çoğunluğun haberle ilgili ihtiyacını görüyor fakat diğer yandan binbir emekle hizmet sunan bizleri bir şekilde baltalamış oluyorlar..

Yukarıda bahsettiğim whatsapp devriminden sonra hemen her grupta sürekli bu ajansların haber linkleri yer alıyor. Haber verme işi sitelerden süratle ajanslara kaymaya başladı sanki..

Siz bu handikapı ortadan kaldırmak için AA’dan veya diğer yabancı haber kaynaklarından aldığınız haberleri çok farklı bir formatta izleyicilerinize sunmak zorunda kalıyorsunuz. O haber üzerinde çok fazla emek harcıyorsunuz. Tabii o da her zaman mümkün olamıyor. Bunun için istihdam edeceğiniz eleman sayısının uzun süre devamlılığını sağlamak hiç de kolay değil.

Kardeş kuruluşumuz Kuzey Haber Ajansı kanalıyla yurt dışındaki yaklaşık 15’e yakın kendi ofisimiz ve muhabirlerimizle özel haberleri bulup sitemizde de yayınlayarak bir dönem kısmen rekabet edebildik. Fakat Kuzey Haberin yurt dışı bürolarını kapatmak zorunda kaldıktan sonra o avantajımız gittikçe eski verimini kaybetti..

Bu arada Anadolu Ajansı başka ne yaptı? Bizim daha evvel yaptığımız ve bu alanda ilk olduğumuz işi yapmaya başladı.

Nedir o? Haber Analizler yayınlamaya başladı.

Karşımıza Devlet bütün gücüyle çıkıverdi. Bu analizlere iyi telifler verdikleri için ve tabii bize göre daha prestijli bir kurum olduğundan bir dönem bizde yazan bir çok arkadaşımız şimdi analizlerini Anadolu Ajansı için yazıyor.

Biz şimdi ne yapıyoruz ? Anadolu Ajansı abonesi olduğumuz için o analizlerin bir çoğunu oradan alıp kendi sitemizde yayınlıyoruz. Ama tabii ki bir dönem var olan o özgünlüğümüz eskisi gibi devam edemiyor. Sitemize özel analiz yazan birkaç arkadaşı ancak muhafaza edebiliyor, daha yeni ve genç arkadaşları bulup onları bu alana kanalize etmeye çalışıyoruz. Bu arkadaşlarımız biraz göze batınca bir bakıyoruz ki, kısa bir süre içinde onlar da AA analisti oluvermiş.

Vardığımız noktanın güzel yanı şu. Bu işte ilk olmanın ve taklit edilmenin keyfini yaşıyoruz. Tabii ilk defa bizde yazmış arkadaşlarımızın kendilerini geliştirerek şimdilerde bu kurumlarda yer almalarını görmekten de ayrı bir mutluluk duyuyoruz. Bu da az bir keyif değil hani.

Araştırma Kuruluşları

İlave olarak, araştırma kuruluşları ve bu amaçla oluşturulan çeşitli yapılar da son dönemlerde çalışmalarını bir hayli ilerlettiler. Bizlere göre imkanları çok daha iyi. Koca koca binalarda, çok nitelikli arkadaşları bünyelerinde istihdam ederek, iyi bütçelerle bu çalışmaları yaptıklarından bir hayli güzel eserler ortaya çıkmaya başladı. Bu alanda SETA’nın araştırma birimi ve İHH’nın İnsamer’ini en başlarda zikredebiliriz. Bütçe yönüyle onlarla belki aynı kategoride olmasa da nitelikli çalışmaları ile ORDAF ve İran Araştırmaları Merkezini (İRAM) de bu guruba dahil edebiliriz. Burada sayamadıklarım sakın alınmasınlar, yer darlığından ve mevzuyu gereksiz uzatmayayım diye daha fazla isim zikredemiyorum.

Bunlar bir anlamda güzel gelişmeler. Sayının artması rekabeti de arttırır. Rekabet de muhakkak ki kalitenin daha iyiye gitmesine yol açar..

Değişen trendler

Yine bir diğer tesbitimiz de şu: İnsanlar eskiden sitelere çoğunlukla masa üstü bilgisayarlarından girerlerdi. Şimdilerde bu oran mobil telefonlar ve I padlere kaymaya başladı. Tabii bu da sürekli bir teknolojik yatırımı gerekli kılıyor. Her yeniliğe uyum sağlamak için içerik kadar işin araçsal yönüne de kafa yormak durumundasınız.

Diğer bir önemli tesbitimiz de izleyicilerin direk olarak sitelere girip haber ve yazı okuma alışkanları gittikçe azalıyor.

Ya ne oluyor? Kendilerine sosyal medya üzerinden bir mesaj geldiği oranda haberlerden, yorumlardan ve yazılardan haberdar oluyorlar. Yani sosyal medyada var olup insanların dikkatlerini çekebildiğiniz oranda varsınız ve okunuyorsunuz. Yoksa maalesef allame-i cihan olsanız insanlara ulaşmanız zor.

İlave olarak Google mecrası da çok etkili. İzleyiciler Google’un rahatına her gün biraz daha alıştı. Ne arıyorsa yazıveriyorlar Google’a ve karşılarına çıkanların arasından istediklerini seçiyorlar. Biz uzun bir süredir bu alanda var olduğumuzdan şükür Allah’a ki Google mecrasında ciddi bir avantaja sahibiz. Google bize dezavantaj değil tersine avantaj sağlıyor.

Bu sahada da sosyal medya guruları ve google seoları her gün biraz daha öne çıkıyorlar. Daha kıymetli bir noktaya geliyorlar. Bu tip arkadaşlarla gerek insani muhabbet gerekse de ‘duygusal ilişkileri’ sağlıklı kurabilirseniz belli avantajlarınız olabiliyor. Sizi sevenlerin paylaşımlarının etkisi çok profesyonel olanların karşısında gittikçe azalıyor, bunu da fark ediyoruz

Zaman çok hızlı akıp gidiyor

Bu kadar lafın içinde sizin de muhtemelen bize hak vereceğiniz gibi meselenin en püf noktası galiba şurası: Ahir zamanda, sanki zaman daha hızlı geçiyor. İnsanlığın uzun bir sürede kat ettiği teknolojik gelişmeler son zamanlarda adeta ışık hızıyla arttı. Her yenilik kendisi ile ilgili bambaşka bir ilişki biçimi ve iletişim kanalları oluşturuyor. Bu değişimler insanların alışkanlıklarını değiştiriyor. Bu sahalarda var olmak ve faydalı bir şeyler yapabilmek için tüm bu gelişmeleri iyi okuyabilmek ve yeniliklere karşı süratle pozisyon almak gerekiyor. Buna inanın ne güç dayanıyor ne de insanın ve kurumların kapasitesi…

Sorular

Sonuç noktasına yaklaşırken bazen kendi kendime şu soruları soruyorum. Acaba on yıldır yapmaya çalıştığımız bu dijital habercilik çalışması içinde Dünya Bülteni olarak bizim fonksiyonumuz ne kadar? Artıyor mu yoksa azalıyor mı? (Dünya Bizimi daha dışarıda tutuyorum. Onun alanında henüz Dünya Bizim kadar öne çıkmış bir çalışma yok. Birçok çevre ona hak ettiği değeri açıktan vermese, hatta bazen değer vermiyormuş gibi görünseler de ben içten içe takip ettiklerini ve ah biz de bunun gibi veya bundan daha iyisini yapsak diye iç geçirdiklerini görüyorum.)

Sorulara devam edelim;

Bizim Dünya Bülteni ile bir zamanlarda ilklerden olarak yapmaya çalıştığımız işi bugün bizden çok daha imkanlı birileri yapıyorsa bizim bu alanda ısrar etmemiz ne kadar gerekli? Bizim daha farklı ve bu güne kadar denenmemiş veya pek kimsenin çalışmadığı alanlara kaymamız acaba daha mı faydalı olur?

Bu sorular üzerinde ciddi olarak durmaktayız. İzlenme oranlarımız bir çok meslektaşımıza göre imkan/ürün dengesi itibariyle hala gayet iyi. Ama yine de bu temel soruları sorabilmek önemli. Üstüne üstlük bu soruları açıktan sorabilmek de hadi kendi kendimize biraz pay verelim pek de kolay değildir.

Peki niye bu soruları soruyoruz? Çünkü biz bu işi nam olsun diye veya reklam alıp para kazanalım diye yapmadık ve yapmıyoruz. Yaptığımız işi de sadece kendimize ait olarak görmüyoruz. Bu bir camianın işidir diye bakıyoruz. Camia içinde bu yazıyı okuyan herkesin olmasa da bir çoklarının, bu tip soruları bizimle ilgili kendi kendilerine sorduklarını da duyar gibiyiz. Belki bu soruların karşılığında bizim bulamadığımız bazı anlamlı cevapları birileri bulur ve bize de söyler diye bir beklenti içinde olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Evet son cümle olarak,  Dünya Bülteni ve World Bulletin çalışmalarımıza, inşallah, gücümüzün son noktasına kadar devam edeceğiz .Yapabildiğimiz yenilikleri yapacağız, teknoloji önümüze hangi engeli veya fırsatı koyarsa onunla bir şekilde baş etmeye ve/ veya istifade etmeye gayret edeceğiz. Bu arada da sorduğumuz sorulara bulabildiğimiz cevaplara göre ulaşabildiğimiz yeni ufukların ve çözümlerin de tezahürlerini Allah kısmet ederse hep birlikte izleyeceğiz.

Bu uzun yazıyı bu noktaya kadar sabırla okuduysanız öncelikle teşekkür ediyorum. İlk paragraftan son noktasına kadar değer verip bu hasbihale misafir olan herkese en derin selam ve sevgilerimi sunuyorum

Allaha emanet olun

Dünya Bülteni, 18.01.2018

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir