Baş döndüren bir gündem

Suudi Arabistan’daki gelişmeler

Geçtiğimiz günlerde Ortadoğu’da birbiri ardına çok önemli gelişmelere şahit olduk. Suudi Arabistan’da Kral Selman ve oğlu Veliahd Muhammed Bin Selman’ın inisiyatifinde bir dizi görevden alma ve gözaltı hadisesi vuku buldu. Bu arada mevcut iktidarın karşısında olarak görünen güçlü prenslerin bazılarının çeşitli sebeplerle ölümleriyle ilgili haberler geldi. Vuku bulan olayların geri planında mevcut iktidarın durumunu daha da kuvvetlendirmek ve muhtemel rakiplerini bertaraf etmek gibi bir niyetin olduğu tarzında yorumlar ağırlık kazandı. Göründüğü kadarıyla Suudi Arabistan’da bu süreç henüz tam anlamıyla sona ermedi ve önümüzdeki günlerde bu çerçevede muhtemel bazı gelişmelerin de yaşanabileceğine yönelik beklentiler devam ediyor.

Suudi Arabistan’ın Yemen ile ilişkilerindeki gerginlik de gittikçe artıyor. Tabii bu gerginliğin arkasında Suudilerin İran ile var olan problemleri daha da belirginleşiyor. Lübnan Başbakanı Hariri’nin kendi can güvenliğine yönelik özellikle İran’ı işaret ederek gündeme getirdiği tehdit  ve bu tehdidi gerekçe göstererek istifa etmesi, üstelik bu istifasını Suudi Arabistan’a yaptığı bir ziyarette açıklaması Ortadoğu denklemini daha da karışık bir hale getirdi. Bir taraftan bakıldığında Lübnan da adeta barut fıçısına döndü.

Ayrıca mevcut gelişmeler Suudi Arabistan ile İran’ın bir çatışmaya doğru sürüklenmesi tehlikesini de  kuvvetlendirdi. Bu hadiseler üzerine İsrail ve ABD cephesinden gelen yorumlar havayı daha da ısıttı. Ortadoğu’da bu tarz bir çatışmanın telafisi mümkün olmayan sonuçları da beraberinde getireceğini tahmin etmemek mümkün değil. Allah muhafaza etsin

Kuzey Irak’da sular durulmuyor

Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin referandum kararı, bu kararın uygulamaya konulması ve sonrasında da vuku bulan olaylar sonuçta Mesut Barzani’nin görevi bırakmasına kadar vardı. Kürt  bölgesinde yıllardır en etkili iki aktör olan Talabani’nin vefatı ve Mesut Barzani’nin görevi bırakması bölgede yeni bir dengenin kurulmakta olduğunu gösteriyor. Bu süreçte dış aktörlerin de desteği ile Irak merkezi hükümetinin ülkenin kuzey bölgelerinde hakimiyetini daha da arttırmakta olduğuna şahitlik etmeye başladık. Türkiye de bu süreçte Irak merkezi hükümetinin hamlelerini destekliyor ve ortaya çıkan gelişmeler şimdilik PKK unsurlarının da rahat hareket etmesini engelleyen neticeler doğuruyor. Çok hızlı değişen Ortadoğu denkleminde süreç nereye doğru gidecek bunu zamanla göreceğiz.

Türkiye’nin hiç bitmeyen sınavları

Türkiye tüm bu hadiseler sırasında bir yandan Suriye cephesinde İdlib bölgesindeki çatışmasızlık alanlarının kontrolü, Afrin’deki PKK/PYD hakimiyetindeki alanların  çevrelenmesi faaliyetleri ile ilgilenirken, Irak’ın kuzeyindeki çatışma bölgelerinde PKK unsurlarının etkinlik sağlama isteklerine karşı da müteyakkız durumunu muhafaza ediyor. Güney sınırlarımızın dışında Türkiye’ye tehdit oluşturabilecek özellikle ABD’nin de destek olduğu bir Kürt askeri varlığının tahkim edilmeye çalışılması ciddi bir rahatsızlık konusu. Üstelik bu varlığın Türkiye’yi adeta güneyden çevreleme niyeti taşıması, yarın öbür gün sınırlarımızın içine yapılabilecek muhtemel saldırılar için de tehlike oluşturuyor.

Geçen haftalarda Hakkari bölgesinde yapılan saldırıda çok sayıda askerimizin şehit olması ve bu saldırıda sınırlarımızın dışında ABD’nin  gerek Irak’da gerekse de Suriye’de PKK/PYD  güçlerine, sözde DEAŞ ile mücadelede kullanılması için verdiklerini söyledikleri silahların kullanılması,  tehlikenin boyutlarını net bir şekilde göstermiş oldu. Bahse konu saldırılarda şehit düşen evlatlarımıza Allah’dan, Rahmet ailelerine de sabırlar diliyoruz.

Son hadisede göründüğü üzere, bir NATO üyesinin verdiği silahlarla, ayrılıkçı ve bölücü unsurlar başka bir NATO ülkesinin askerlerine saldırdılar ve onları şehit ettiler. Bu gelişme sadece Ortadoğu’da değil dünyada kurulmuş olan genel dengelere de çok aykırı bir hareket. ABD hegemonik bir güç olarak dünya dengelerini temelden sarsıcı bu tip tavırlar göstererek çok riskli bir yola girdi ve bu yolda yürümeye ısrarla devam ediyor. Umarız ki bu hatalarından tez zamanda dönerler. Tabii bir diğer dileğimiz, uluslar arası siyasette etkin olan devletlerin de bu fiili durumlar karşısında sessiz kalmamaları ve daha vahim gelişmelerin ortaya çıkışına zemin hazırlamamaları.. Sonuç olarak  bu olay tarihe çok önemli bir uluslar arası skandal olarak geçecektir kanaatini taşımaktayız..

Türkiye bir yandan Irak ve Suriye’deki kaos ortamında tansiyonun düşürülmesi ve bölge dışı güçlerin bölücü ve parçalayıcı müdahalelerinin kontrol altına alınabilmesine çalışırken,  diğer yandan da DEAŞ adlı örgütün bahane edilerek bölgenin demografik yapısıyla oynanması ve adı geçen ülkelerin adeta kontrolsüz bir silah deposu haline getirilmesi gayretlerine de elinden geldiği ölçüde engel olmaya çalışıyor. Üstüne üstlük, buralarda yerlerinden edilen ve bu sıcak ortamın tüm yükünü çeken masum kitlelerin insani dramlarının hafifletilmesi konusunda da gücü nisbetinde çok ciddi gayretler gösteriyor. Özetle çok yönlü bir çaba içinde.

Türkiye’nin dış münasebetleri de adeta baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Geçen haftalardaSayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Belgrat ve Novi Pazar ziyaretleri bölgede çok büyük bir etki uyandırmıştı. Bu hafta da Başbakan Yardımcısı  Hakan Çavuşoğlu’nun Batı Trakya ziyaretleri Balkan coğrafyasında yeni bir mutluluk halkası oluşturdu. Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye’ye gelişi ve hemen akabinde Başbakan Yıldırım’ın ABD’ye gitmesi  çok yönlü dış politikanın önemli hamleleri olarak göze çarpıyor. İnşallah tüm bu ziyaret ve kabul trafiği umulan yararları sağlar.

Dünya Bülteni görev başında

Dünya Bülteni olarak bir yandan yanı başımızdaki olaylarla ilgilenirken, diğer yandan, geniş anlamıyla Türkistan bölgesindeki haberleri, Balkanlardaki gelişmeleri, Afrika’da vuku bulan hadiseleri ve tabii ki Avrupa’daki sıcak olayları sizlere duyurmaya, bu olaylarla ilgili elden geldiğince sağlıklı yorumları ve analizleri nakletmeye gayret sarf ediyoruz. Bu çerçevede Balkan Dosyası başlığıyla yayınladığımız iki adet DÜBAM raporuna da özellikle dikkatinizi çekmek istiyoruz. Bu tarz raporların kalıcı çalışmalar olarak sitemize değer kazandırdığına inanmaktayız. İnşallah ilgi duyan okuyucularımız için yararlı olur.

Sitemizde özgün analiz yazılarının yanında farklı kaynaklardan makaleleri tercüme ederek veya hadiseleri daha iyi anlamaya yarayacak gerek Anadolu Ajansı,  gerekse de yorumlarına güvendiğimiz kişi ve kurumların analizlerine de yer vermeye çalışıyoruz. Sonuç olarak niyetimiz bizi takip eden siz değerli izleyicilerimize daha berrak bir düşünce platformu sunabilmek.

Kızılay yine göğsümüzü kabarttı

Bu arada geçtiğimiz günlerde yapılan seçimlerde Türk Kızılayı ’nın Uluslar arası Kızılay-Kızılhaç Dernekleri Federasyonu (IFRC) ‘nun Avrupa Kıta Başkanı seçilmesi son yıllarda  büyük gayret gösteren ve mazlum durumdaki milyonların imdadına yetişen bu nadide kurumumuzun başarısının uluslar arası camiadaki göstergesi oldu. Bu başarıdan dolayı başta Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık olmak üzere tüm ekibini canı gönülden kutluyoruz.

Dünya Bülteni ailesi olarak sizlerin karşısına daha güzel ve iç açıcı haberlerle dolu bir içerikle çıkabilmek en büyük dileğimiz.

Allah’a emanet olun

Dünya Bülteni, 09.11.2017

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir