Darbe girişiminden geriye kalan üzüntü ve sevinçlerimiz

15 Temmuz akşamından itibaren Türkiye çok hızlı bir şekilde darbe tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.Bu süreç içinde Dünya Bülteni (www.dunyabulteni.net, ) İngilizce ( www.worldbulletin.net) ve Arapça (www.akhbaralaalam.net/) sitelerimizle birlikte ilk andan itibaren darbenin karşısında yer aldık. İzleyicilerimize doğru haberleri en hızlı şekilde vermeye gayret ettik. Provokasyona sebep olabilecek ve kaynağı şüpheli haberlere her zaman olduğu gibi itibar etmedik

Özellikle yabancı dilde yaptığımız yayınlarımızda çok daha fazla ince eleyip sık dokumaya çalıştık. Basılı ve görüntülü yayınların yanında çok yaygın bir alana hitap eden dijital yayınların da bu tür süreçlerde çok önemli olduğunu ayne’l yakin bir kere daha tespit etmiş olduk.

Özellikle yabancı dildeki yayınlarımızın bu süreçte tirajları ciddi artışlar gösterdi ve yabancı ülkelerdeki insanların Türkiye’deki olayları sıhhatli bir şekilde takip etmelerine imkan sağladığımız için ziyadesiyle mutlu olduk.

Darbe girişiminin şimdilik bertaraf edilmiş olmasından dolayı Allah’a şükürler ediyoruz..

Allah bir daha böyle günleri Milletimize yaşatmasın

DARBE GİRİŞİMİNDEN GERİYE KALAN ÜZÜNTÜ VE SEVİNÇLERİMİZ

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu güne kadar askerin siyasi ve sosyal hayata farklı ölçülerde müdahale ettiği kabaca beş dönem yaşandı. 27 Mayıs 1960 Darbesi, 1980 Darbesi, 1971 Muhtırası, 28 Şubat 1997 Post Modern Darbesi ve 27 Nisan e-muhtırası. Tüm bu hadiselerin hepsinde çeşitli derecelerde sivil hayata bir müdahale olsa da şartları, yapılış şekilleri ve sonuçları itibariyle birçok noktada farklılık göstermekteydiler.

Daha evvelki dört örneğin dışında en son gerçekleştirilmeye çalışılan 27 Nisan e-muhtırasında, siyasi otorite muhtırayı verenlere karşı siyasi olarak boyun eğmemiş ve gelişen süreç, sonunda muhtıra verenlerin dahi hatırlamak istemeyeceği bir şekle bürünmüştü.

27 Nisan sonrasında da Türkiye’de muhtıra ve askeri darbe dönemlerinin artık bittiği tarzında toplumda bir güven oluşmaya başlanmıştı.

Ak Partinin 2001 ‘de kurulmasından sonra henüz bir yıl bile geçmeden 2002’de iktidara gelişi ile Türkiye’de yeni bir dönem başlamıştı. Yaklaşık 10 yılı süren istikrarlı bir dönemden sonra dış dünyada da meydana gelmeye başlayan problemlerin de tesiriyle bazı sıkıntılar ortaya çıkmıştı. Doğu ve güneydoğudaki terör olaylarında artış başlamış ve 2013 gezi olayları sonrasında da ülkede siyasete dış müdahale emareleri görülür olmuştu.

Arka arkaya gelen seçimler, öncesindeki çözüm süreci arayışları, yaklaşık 1 yıldır özellikle doğu bölgelerimizdeki PKK merkezli kalkışma hamleleri ile mücadele, dış konjonktürün bizi zorladığı yalnızlaşma ve sonrasında gelen yeniden dostlukları kuvvetlendirme hamleleri, iç ve dış politikada sürekli değişen karar alma süreçleri, ülkenin gündemini yoğun olarak meşgul etti..

Sn. Binali Yıldırım’ın Başbakanlığında kurulan son Hükümet ile birlikte Rusya ve İsrail ile yeniden yumuşamaya başlayan dış politika, arkadan gelmesi beklenen Mısır ile ilişkilerin yeniden tesisine yönelik sinyaller, ülkede yeni bir dönemin başladığına dair beklentileri de beraberinde getirmişti.

Tam bu gelişmeler yaşanırken 15 Temmuz akşamı Türkiye yeni bir askeri kalkışmaya sahne oldu. Daha evvelki darbelerin aksine, sebeplerinin herhalde zamanla daha berraklaşacağı bir zamanda, yani saat 22.00 sularında yeni kalkışmanın düğmesine basıldı.

Ülke ilk bakışta daha önceki örneklerinden ayrı olarak ciddi bir darbe ortamında değildi. Sadece yaklaşan Yüksek Askeri Şura’da MGK kararıyla Fethullahçı Terör Örgütü olarak isimlendirilen yapıya karşı geniş bir tasfiye yapılacağına dair haberler, sonrasında ortaya çıkabilecek gelişmeler ile ilgili tedirginlikler oluşturmuştu ama bunlar gündemde çok da sert bir mücadele olacağı izlenimini uyandırmıyordu. Veya dışarıdan bakanlar resmi böyle okuyorlardı ama içten içe kaynamanın boyutları anlaşıldığı üzere daha da derinlerdeydi.

Peki ne olmuştu da böylesi bir hareket ortaya çıkmıştı?

Kalkışma, ordunun geleneksel hiyerarşik düzeninde bir kalkışma değildi. Üst komuta heyeti bütünüyle darbenin yanında görünmüyordu. Askeriyenin içinde sadece belli bir bölümün darbe girişiminin içinde yer aldığı anlaşılıyordu

Fethullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)’nın askeriyenin içindeki uzantılarının önemli bir güç oluşturduğu ile ilgili yorumlar yapılmakla birlikte bunun çok da büyük bir problem oluşturmayacağı konusunda ( bu tarz bir darbe girişimi de dahil)  genel bir kanı vardı veya öyle bir algı yayılıyordu.

Boğaziçi Köprülerini kapatılması ile başlayan darbe süreci, ilk etapta İstanbul ve Ankara’da çok sıkıntılı saatlerin yaşanmasına sebep oldu. Daha sonra Sn Cumhurbaşkanının tatilini geçirmekte olduğu bölgeye yönelik ciddi bir saldırının olduğu ortaya çıktı. Üst düzey komutanların rehin alındığı haberleri çok ciddiydi. TRT darbeciler tarafından bir süreliğine de olsa ele geçirildi ve buradan korsan bir bildiri okundu.

Meclis ve Cumhurbaşkanı Sarayına bombalar atıldı. Tankların önüne çıkan silahsız halka ateş açıldı. Yollarda arabalar ve insanlar maalesef tanklar tarafından ezildi. Kalkışmada kullanan belli sayıdaki helikopter ve savaş uçağından çeşitli hedeflere ateş açıldı bombalar atıldı.

Sn. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın halka mesaj ulaştırıp darbeye karşı sokaklara çıkılması çağrıları çok ciddi bir karşılık buldu. Bu çağrı ve halkın buna anında tepki göstermesi darbe girişiminin başarılı olamamasını sağlayan çok önemli bir gelişmeydi.

Halkın öncelikle şaşkınlıkla izlediği ve Cumhurbaşkanı ve Başbakanın çağrısıyla hemen harekete geçerek büyük bir çoğunlukla içinde yer aldığı ve cesaretle sahiplendiği bir mücadelenin sonrasında ibre tersine döndü.

Boyutları zamanla daha iyi kavranabilecek olan bu büyük kalkışma şimdilik bertaraf edilmiş gibi görünüyor. Fakat yetkililerin ikazlarına göre büyük ölçüde kontrol sağlansa da henüz tehlike tam ve mutlak olarak geçmiş değil ve süreç tamamıyla ve kökten çözülemedi. Hala biraz da olsa sıkıntılar devam ediyor.

İnşallah en kısa zamanda bu tehlike ortadan kalkar ve toplumsal hayatımız normal seyrine  döner.

Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız bu sürecin her bir safhasının detaylı bir analize ihtiyaç duyduğu kesin. Bu analizin biraz daha zaman geçtikten ve taşlar yerine oturduktan sonra yapılabileceğini tahmin etmekteyiz.

Bu ülkede yaşayan insanlar olarak ilk bilgi ve analizlerimize göre bu hadise sonrasında farklı yönleriyle bizleri üzen ve sevindiren noktaları zikretmeyi arzu etmekteyiz.

ÜZÜNTÜ VEREN NOKTALAR

-Bu kalkışmada askeriye içindeki bir kısım insanlar halkın kendilerine vermiş olduğu maddi ve manevi gücü kötüye kullandılar. Halkın parasıyla alınmış ve kendilerine teslim edilmiş silahları, halka ve onun seçmiş olduğu yönetime karşı kullandılar.

-Dünyanın ve bölgenin en büyük Ordu’larından biri olan ve mazlum ülkeler için de bir umut olan Türk Devletinin Ordusu ile ilgili içerde ve dışarıda kısmen de olsa yanlış bir algı oluşmasına sebep oldular

– Ülkenin halk tarafından seçilmiş olan Cumhurbaşkanına karşı silahlı güç kullanmayı denediler.

-Silahsız halkın üzerine ateş açtılar onların bir kısmını tanklarla ezdiler

-Türkiye Büyük Millet Meclisini bombaladılar

-Ankara’daki Devletin çok önemli yönetim birimlerine bomba attılar, uçak ve helikopterlerle ateş açtılar

-Türk Ordusu içinde ikilik varmış görüntüsü oluşturmaya çalıştılar

-Ülkenin topyekün moral motivasyonuna menfi etkilerde bulundular, vatandaşın güven duygusunu sarsmaya çalıştılar

-Ekonomik açıdan sıkıntılar ortaya çıkmasına katkı sağlayacak bir ortam oluşmasına sebep oldular.

-Kalkıştıkları darbe teşebbüsü ile özellikle genç nesillere kötü örnek oldular.

 

SEVİNÇ KAYNAĞI OLAN GELİŞMELER

-Halkımız bu darbe teşebbüsüne karşı çok cesur ve yiğitçe bir tepki gösterdi

-Kadın, erkek, yaşlı, genç ve çocuklarıyla meydanlara çıktılar, sivil bir karşı koyuş gösterdiler. Daha önceki darbelerde ve darbe girişimlerinde görülmeyen bir sivil direniş örneği verilmesi halkın kendi kazanımlarına sahip olması konusundaki güzel bir örnekti

-Sayın Cumhurbaşkanı’mız ve Başbakanımız çok zor şartlar içinde de olsalar, cesur bir şekilde halka ve darbeye katılmayan kesimlere yönelik mesaj oluşturdular, moral ve istikamet verdiler

– Daha önceki birçok olayda görülmediği üzere tüm partiler bu darbe girişimine karşı tepki koydular

-TRT çok kısa bir süreliğine işgal edilmiş olsa da farklı yayın organlarının mevcudiyeti ve özellikle ana akım medyanın darbe girişiminin karşısında olması, bu girişimin başarıya ulaşamaması noktasında önemli bir kazanım olarak kayıtlara geçti.

-Yarı sivil ve sivil kurumlar darbe girişimine karşı çok kısa bir sürede tepki ortaya koydular, toplantılar yaptılar, bildiriler yayınladılar ve taraflarını net olarak belirttiler

-Bu tür kaotik ortamlarda meydana gelmesi muhtemel olabilecek bir asker polis karşılaşması ve yoğun bir silahlı mücadele içine girilmesi tehlikesi oluşmadı ve bu tehlike kısmen az bir zaiyatla savuşturuldu

SONUÇ OLARAK

Allah’a Şükür ki bu kalkışmayı yapanlar başarılı olamadılar. Şayet başarılı olaydılar, ortaya çıkacak sonuçlar hem Türkiye, hem bölgemiz, hem de dünya dengeleri açısından çok farklı sonuçları da beraberinde getirebilirdi

Bundan sonrası için de azami ölçüde dikkatli olmaya devam edilmesi gerekiyor. Darbe yapmaya tevessül edebilecek unsurları karşı bir daha böyle bir şeye kalkışmalarını engelleyecek ölçüde tedbirler alınması konusunda çalışmalar yapılacağına inanıyoruz. Tabii bu kalkışmanın elebaşları için de en şiddetli cezaların verilmesi gerektiği de ihmal edilmemesi gereken önemli bir nokta

Çok seri bir şekilde tüm kesimlerin, yaraların sarılması için azami gayret göstermesi gerekmektedir. Burada devletin yetkili organları kadar tüm yarı sivil ve sivil organizasyonların ve gönüllü kuruluşların özel bir gayret göstermesinin önemini bir defa daha hatırlatmamız gerekiyor.

Sıkıntıların ve en uç duyguların yaşandığı dönemlerde insanların ve yönetimlerin sınavları da daha çetin olur. Bu sebepten böylesi dönemlerde davranışlara çok dikkat edilmesinin öneminin altını çizmekte yarar var. Sapla samanın birbirine karışmaması için azami ölçüde gayret sarf edilmeli ve her durumda adaletten ayrılmamaya dikkat edilmelidir

Tepkiler belli bir ölçü dairesinde olmalı, yanlış yapan kesimlere karşı olan kararlar ve davranışlar günahsız insanların ve toplulukların mağduriyetine sebep olmamalıdır.

Darbe girişimi sırasında ve süreç devam ederken bu kalkışmayla ilgili dış ülkelerin tavırları da özellikle analiz edilmeli ve bundan sonraki süreçle ilgili olarak bir kenara dikkatlice not edilmelidir.

Yalan haberlere kesinlikle prim verilememeli, ortaya saçılan bilgiler başkalarına nakledilirken muhakkak tetkik edilmelidir.

Bu darbe girişimine karşı çok önemli bir fonksiyon gören halkımızın tepkilerinin de kontrol edilmesi ve belli bir disiplinle kanalize edilmesi hayati önem taşımaktadır. Bu sebeple meydanlara çıkan halkımızın bu haklı tepkilerinin belli bir disiplin içinde sürdürülmesi konusunda herkese ve her kesime çok ciddi görevler düşmektedir.

Tüm milletimize geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. Bu işe karar verenleri, organize edenleri, teşvik edenleri ve destek olanları tüm kalbimizle tel’in ediyoruz. Bu kalkışmada vefat eden tüm kardeşlerimize Allah’dan Rahmet ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz. Yaralılara acil şifalar temenni ediyoruz.

Allah’ın selamı üzerinize olsun

Dünya Bülteni, 17.07.2016

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir