İstanbul’da Gerçekleşen Önemli Zirvenin Ardından

 

İstanbul’da Rusya, Almanya, Fransa ve Türkiye tarafından gerçekleştirilen zirvede önemli kararlar alındı.

Tüm ülkeler sonuç bildirisinde de ifade edildiği gibi Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda mutabık olduklarını belirttiler. Bu kararlılık ilerleyen zamanlarda Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’yi rahatsız edecek tarzda PYD/YPG veya bu guruplarla ilgili kesimlerin ayrı bir oluşum meydana getirmeleri niyetlerine karşı bir set çekme manasını da taşımaktadır. Bu ibare Türkiye için önemlidir.

Ayrıca İdlib’deki silahlı gurupların özellikle Türkiye tarafından bir şekilde devre dışı bırakılmasının beklendiği tarzında özellikle Putin’in ifadelerinde geçen cümleler Türkiye’ye önemli ve ağır bir yük yüklemektedir.
Fakat Türkiye’nin İdlib’de sözü geçen gurupları hedef alır tarzda yapılacak silahlı müdahaleler neticesinde doğacak menfi ortamdan en fazla etkilenecek ülke olması, bu tarz ağır bir yükün altına girmesini muhtemelen gerekli hale getirmiştir.

Zirve sonrasında Erdoğan, sonuçları değerlendirdiği konuşmasında özellikle Fırat’ın doğusundaki oluşumlara müsamaha edilmeyeceğini net olarak bir defa daha ifade etmiştir. Bu ifade tamamen PYD/ YPG gruplarını kastetmektedir.
Erdoğan’ın açıkça belirtmesine rağmen sonuç bildirgesinde bu husus aynı netlikte metne yansımamış görünmektedir.
Metinde ilgili yerdeki cümle şu şekildedir:

“BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ’la bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler, oluşumlar ve diğer terörist grupların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla terörle mücadelede kararlılıklarını teyit etmişlerdir. Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğine zarar vermeyi amaçlayan ayrılıkçı gündemleri reddetme kararlılıklarını ifade etmişlerdir.”

Görüldüğü üzere Suriye’deki BM tarafından terörist olarak kabul edilen diğer örgütler sonuç bildirgesinde net olarak ifade edilirken, Türkiye’nin hassasiyeti burada ‘diğer terörist guruplar’ ve “ komşu ülkelerin ulusal güvenliğine zarar vermeyi amaçlayan ayrılıkçı gündemler“ cümleleri içinde geçmektedir.

Toplantıya katılan diğer ülkelerin daha önceki dönemlerde özellikle PKK/PYD ve YPG ile ilgili meselelerde takındıkları tavırlar bu noktadaki endişemizi destekler niteliktedir.

ABD’nin bu mutabakat içinde yer almamış olması da bu örtülü ifadelerin yarın Türkiye’nin bu ayrılıkçı ve Türkiye’yi direk olarak tehdit eden guruplara yönelik olası müdahaleleri karşısında önüne çıkartılmayacağını garanti edecek bir seviyede görünmemektedir. Bu konunun özellikle ABD ile yapılacak görüşmelerde net olarak çözülebilmesi önemlidir.

İstanbul’da bir araya gelen 4 ülkenin Suriye’nin toprak bütünlüğüne yaptıkları vurgunun bu noktada Türkiye’nin elini kısmen güçlendirdiği düşünülebilir.

Bu açıdan bakıldığında 4 ülkenin yaptıkları mutabakat ciddi bir öneme sahip olsa da yukarıda belirtilen bir kaç husustan dolayı ileriye dönük bir sıkıntı ve altını çizmeye çalıştığımız riskleri içermektedir.
Gelinen noktadaki tüm detaylar beraberce değerlendirildiğinde elde edilen sonucun kısmi bir başarı olarak yorumlanmasının mümkün olduğunu düşünmekteyiz. Fakat bu başarının Türkiye’nin arzu ettiği bir seviyeye ulaşabilmesi için, diğer eksik noktaların zaman içinde farklı zeminlerdeki münasebetlerle giderilmesini beklememiz icap edecek gibi görünüyor.

Facebook paylaşımı, 28 Ekim 2018