2013 LONDRA KİTAP FUARINDA TÜRKİYE ODAK ÜLKEYDİ

Türkiye’de yayıncılık faaliyetleri son yıllarda önemli bir gelişme gösteriyor. Yayıncılarımız hazırladıkları kitapları yurt içinde olabildiğince geniş bir alana dağıtmaya çalışırken bir yandan da yurt dışına kitap satabilmeye gayret ediyorlar. Bu hedefe yönelik olarak özellikle son 8 yılda yurt dışı fuarlara katılım her sene biraz daha fazla artış gösteriyor.

Kültür Bakanlığı, İstanbul Ticaret Odası ve son bir kaç yıl evveline kadar Kültür A.Ş. yurt dışı fuarlarda oluşturdukları Milli Stand ile önemli bir çekim alanı meydana getiriyorlar. 2008 yılında Türkiye’nin yine odak ülke olduğu Frankfurt Kitap Fuarı’nda gösterilen

Londra Kitap Fuarı

performans önemli bir atlama taşı olarak bu süreçte ciddi bir rol oynamıştır

2013 yılında da Türkiye, Londra Kitap Fuarı’nda “Odak Ülke” statüsündeydi. “Odak Ülke” kavramı bu tip fuarlarda dikkatlerin o ülke üzerine yönelmesini sağlayan simgesel bir önem taşıyor.

15-17 Nisan tarihleri arasında düzenlenen Londra Kitap Fuarı’nda Türkiye standı 650 metrekarelik bir alana kuruluydu. Kültür Bakanlığı ve İTOstandları yine yanyana ve onlarla beraber İTO’nun katkılarıyla stand açan 20 yayınevi ile birlikte ortak bir mekanı paylaşıyorlardı. Yunus Emre Vakfı da bu fuarda Türk kültürünü anlatmaya çalışan bir çerçevede aktif bir görüntü çiziyordu. Fuarın açılışında Kültür Bakanı sayınÖmer Çelik de yer aldı ve yayın dünyasının yanında olduğunu ifade ederek tüm katılımcılara moral verdi.

Fuarda çok sayıda edebiyatçımız, entelektüelimiz ve yayıncımız çeşitli panellerde Türkiye’deki yayın, düşünce ve yayıncılığın ticari piyasası ile ilgili fikirlerini serdettiler. Bu paneller dışında Yunus Emre Vakfı da çeşitli sohbet ve etkinlikler gerçekleştirdi.

Londra Kitap Fuarı

Fuarda düzenlenen bir panelde ben de yayıncılık hayatının bugünü ve yarını ile alakalı fikirlerimi paylaşma fırsatı buldum. Oxford Üniversitesi Yayınları Türkiye Temsilcisi Emrah Özpirinçci ve Yapı ve Kredi Yayınları temsilcisi Aslıhan Dinç ile birlikte yer aldığımız panelde şu konulara değindim:

Türkiye’de yayıncılık hayatının genel durumu ve bugünden yarına muhtemel gelişmeleri konu alan bu panelde öncelikle bazı rakamları nakletmekle başlamanın yararlı olacağını düşünerek yayın piyasası ile ilgili bir özet vermekle söze başladım.

Kültür Bakanlığı’nın ilgili birimleri ve YAYFED adlı, yayıncıların oluşturduğu Meslek Birlikleri Federasyonunun araştırmalarına göre Türkiye’de kitap ve yayın piyasası ile ilgili elde edilen rakamlara baktığımızda şunları görüyoruz:

 

Yayınevi sayısı (2007-2012 arası ISBN alan) 9945
Kitabevi sayısı 6,000
Dağıtım şirketi sayısı 150
ISBN verilerine göre yayınlanan Başlık sayısı (2012) 42.626
Bandrol alan kitap adedi (2012) 293.257.824
Ücretsiz dağıtılan ders kitabı adedi (MEB) 187.000.000
Üretilen TOPLAM kitap adedi 480.257.824
(48 sayfa altı eğitim amaçlı kitaplar hariç)
Kişi başına düşen üretilen kitap adedi
6,4
Kitapta KDV oranı %8 (Standart %18)

Dağıtımcının yaptığı indirimli satışlara göre hesaplanan perakendeci pazarı verileri şu şekilde tespit edilmiştir:

Segmentler Mevcut (milyon $) Pazar Payı (%)
Eğitim Yayınları 1295 58
Ders Kitapları 210
Yar. Ders Kitapları 150
Sınava Hazırlık Kitapları 835
Kültür Yayınları 750 34
Akademik Yayınlar 70 3
İthal Yayınlar 110 5
İngilizce Dil Öğretim Kitapları         (ELT) 70
Diğer ithal kitaplar (akademik,       kütüphane alımı vb.) 40
TOPLAM 2225 100

Ülkemizde 2012 yılında üretilen 42.626 başlık kitap, konularına göre ele alındığında şöyle bir dağılım görmekteyiz:

Konular Adet
Genel Konular 901
Felsefe ve Psikoloji 1.933
Din 2.826
Toplum Bilimleri 14.542
Dil ve Dil Bilim 651
Doğa Bilimleri ve Matematik 656
Teknoloji ve Uygulamalı Bilimler 2.104
Güzel Sanatlar 1.420
Edebiyat ve Retorik 14.726
Coğrafya ve Tarih 2.867

“Yayımlanan Materyallerin Hedef Kitlesine Göre Dağılımı” 2012 yılı itibariyle aşağıda görüldüğü gibidir:

Hedef Kitle Yayımlanan Kitap Sayısı
Genel 21.140
Okul Öncesi Eğitim 1.591
Çocuk 4.152
Genç 412
Yetişkin 2.109
Profesyonel ve araştırmacı 1.635
Yabancı Dil Eğitimi Alanlar 186
Engelli Eğitim 37
İlköğretim 3.108
Ortaöğretim 1.766
Yükseköğretim 1.689
Sınava Hazırlık 2.937
Bilimsel/Akademik 1.433
Sektörel 431
Toplam 42.626

Yıllara Göre Bandrol Satış Adetleri Raporunda ise artan bir grafik dikkat çekicidir:

2010 Yılı Toplam Bandrol Satışı   214.414.289

2011 Yılı Toplam Bandrol Satışı   289.193.982

2012 Yılı Toplam Bandrol satışı   293.257.824

Londra Kitap Fuarı

En Dinamik Alanlar

Yayım sektöründeki en dinamik alanlar; Edebiyat, Teknoloji ve Uygulamalı Bilimler, Tarih, Eğitim ve Din kitaplarıdır.

Elektronik Yayıncılığın Durumu konusuna gelindiğinde;

Elektronik yayıncılık sektörü, ülkemizde henüz yeni gelişmektedir. Tüm yayıncılık sektörü içindeki yeri henüz %0,3 (binde üç) civarındadır ama yeni bir alan olmasına rağmen ciddi bir hacim büyümesi içine girmiştir.

Sadece 2010 ile 2011 yılları arasında e-kitap satışları %100’ü aşan bir büyüme yaşamıştır. 2010 yılında ülkemizde yayınlanan e-kitap sayısı 646 iken, 2011’de ilk kez 1000 barajı aşılarak 1314 e-kitap yayınlanmıştır. 2012 yılında yayınlanan e-kitap sayısı 2928’dir. En çok yayınlanan materyaller e-kitap ve web ortamında yayınlanan online dergilerdir.

Sektördeki trend, çeşitli donanımlar üzerinden okunabilen e-kitapların hakimiyetini göstermektedir.

Elde bulunan bu rakamlar çerçevesinde günümüzdeki gelişmeler ve gelecek projeksiyonu ile ilgili şu tarz yorumlar yapılabilir:

“Best seller” ve “long seller” eserler üzerine

Yayıncılıkta kitap satış rakamlarına göre sınıflama yapıldığında özellikle iki tür kavram kullanılıyor. “Best seller” ve “long seller”… Yani çok satan kitaplar ve uzun yıllar boyunca devamlı satan kitaplar…

“Best seller” kitapların kitap yayıncılığı ve genel kitap satışları ile ilgili istatistikî bilgilerle tam tamına uyum sağladığını söylemek pek mümkün değil. Çok satan kitap ve yazar listeleri dikkatlice incelendiğinde “best seller” kitapların yazarlarının genelde gazeteci olduklarını görmekteyiz.

Tabii kitapların satışını sadece bununla açıklamak mümkün değil… Fakat yine de “best seller” kitaplarda yazar adının çok önem arzettiğini söylememiz yanıltıcı olmaz. Yine yazarın veya kitabın uluslararası veya ulusal bir ödül almış olması satışları etkileyebilmektedir.

Türkiye’de “best seller” olan eserlerde fikrî veya sanatsal gündemin etkisinden ziyade popüler gündemin, küresel gelişmelerin ve trendlerin etkilerinin daha çok gözlemlendiği söylenebilir. Bu bağlamda, “Yüzüklerin Efendisi” ve “Harry Potter” sayılabilecek belli başlı örneklerdendir.

Londra Kitap Fuarı

Yine yerel, sosyal ve siyasal olayların yansımalarını da “best seller” eserlerde çok hızlı bir şekilde görebilmekteyiz. Son yıllardan örnek vermek gerekirse, Türkiye’de darbeler ve darbecilikle ilgili yoğun bir gündem oluştuğunda “best seller” içinde geçmiş darbeleri, devlet içindeki gizli yapılanmaları, derin devlet, çeteler vs. konu edinen kitapların en çok satanlar listesine yerleştiklerini gözlemlemekteyiz.

Pazarlama ve reklamın ciddi bir etkisi olmaktadır. Genelde “best seller” listelerindeki kitapların, dağıtım ve satış kanalları ağları geniş ve büyük bir medya grubu ile bağlantılı yayınevlerine ait oldukları görünmektedir.

“Long seller” tabir edilen kitaplar için ise en önemli örnek Kur’an-ı Kerim satışlarıdır. Dua kitapları da özellikle belli dönemlerde (Üç aylar, Ramazan gibi) süreklilik arzetmektedir

Ayrıca dinî sahada klasik olarak isim yapmış kitapların satışlarının her dönem belli bir satış hacimleri vardır. Klasik tefsirler, hadis kitapları, Risale-i Nur kitapları bu sahadaki önemli başlıklardır. Klasik eserler içinde İhya-i Ulumiddin her devirde basılan ve çokça satılan kitaplar içinde özel bir yere sahiptir.

Bunlarla birlikte MEB yayınları, Kültür Bakanlığı yayınları, 100 Temel Eser serisi, Dünya Klasikleri, Türk Klasikleri, Şark Klasikleri, (önemi azalmakla birlikte) Ansiklopediler ve Sözlükler de bu kategoride yer almaktadır. Ayrıca Yemek kitapları da her dönem ve şartta satan kitaplar olarak “long seller” listelerinde yer alabilmektedir.

Yayıncılık hangi alanlarda daha da gelişecek?

İncelememizi daha farklı alanlara kaydırırsak şu tarz yorumlar yapabiliriz: Türkiye’de her yıl yaklaşık 550 ila 600.000 yeni aile kuruluyor. 1.5 milyon çocuk doğuyor. Bu evlenen ailelerin ve doğan çocukların anne ve babalarının bilinçlenme düzeyi de sürekli artıyor. Dolayısıyla bu seviyedeki anne ve babalara yönelik yayınların pazarı her geçen yıl artarak sürecektir kanaatindeyiz.

Yine orta öğretim ile yüksek öğretim çağlarını içine alan 15 ile 25 yaş arasındaki nüfus dilimi de çok dinamik bir kesimdir. Bu kesim Türkiye’de 13 milyon civarındadır. Toplumsal değişim ve dönüşümün en çok etkilediği kesim genellikle bu kesimdir. Bu kesim de yayıncılar için çok önemli bir hedef kitle olarak görünmektedir. Bu kesimin talepleri çok ciddi bir şekilde tespit edildiğinde bu taleplere uygun olarak hazırlanacak eserlerin satış rakamları her zaman yüksek olacaktır.

Türkiye’de 2000 yıllarıyla birlikte aktif bir dış politikaya geçildi. Türk insanı çevresinde gelişen olaylarla daha fazla ilgilenmeye başladı. Bu ilgiyi besleyen yayınlara ilgi artmaya başladı ve tahminimiz odur ki bu ilgi yükselerek devam edecektir. Özellikle son yıllarda gelişen “Arap Baharı”, “Afrika açılımı” gibi dış politika hamleleri, yeni ismi duyulan yerlerle ilgili daha fazla yayını gerektirecek. Bu yayınlar hem içerde hazırlanan nitelikte olacak, hem de yabancı dilde yapılmış araştırma ve yorum kitapları tercüme edilip piyasaya sunulacak ve talep bulacaktır diye düşünmekteyiz.

Türkiye’de 25 ile 55 yaş arasında iş ve sosyal hayatın içinde aktif olarak bulunan nüfusun sayısı yaklaşık 30 milyon civarındadır. Ekonomik, sosyal ve kültürel olaylardan yoğun olarak etkilenen bu kesimin değişim ve dönüşümlere göre kendilerini geliştirme ihtiyaçları sürekli ve yoğun olmaktadır.

Ayrıca “hayat boyu eğitim” kavramının ülkemizde gittikçe yaygınlaşmasından en fazla etkilenecek kesim tahminimizce bu yaş aralığı olacaktır. Yayıncılık alanının bu kesimi yoğun olarak incelemesi gerekmektedir kanaatindeyim.

Londra Kitap Fuarı

Türkiye Osmanlı’nın 700. kuruluş yıldönümünü ilk defa 1999 yılında görkemli bir şekilde kutladı. 1990’lardan itibaren başlayan tarihle yeniden kucaklaşma süreci 2000’lerle beraber daha da arttı. Türkiye’de tarihi diziler televizyonlarda ciddi seyirci buluyor. Özellikle popüler tarih kitapları daha fazla basılır ve satılır oldu. Bu süreç zaman geçtikçe daha da artacaktır.

Türkiye’nin kendi medeniyet havzası ve kültürel yakınlığı olan ülkelerle ilişkisi de bu sürecin tarihî köklerine olan merakı arttıracak ve bu çerçevede çalışmalar ve yayınların sayısını da artıracaktır.

Romanlarda bile konu itibariyle bu alanlara temas eden eserlerin okunma oranlarının bir hayli yüksek olduğunu tespit etmekteyiz.

Son on yılda ekonomik gelişmeyle birlikte sanata da kitlesel düzeyde ilgi artmaktadır. Özellikle büyük şehirlerde yeni yeni sanat galerileri, sergi salonları açılıyor. Bu sahalarda oluşan ilgiyi derinleştirecek düzeydeki basılı eserlerin artışı da gün geçtikçe çoğalıyor.

Çocuk yayıncılığı

Çocuk eğitimine ilgi artıyor. İnsanlar çocuklarının eğitimine eskisine göre daha fazla önem veriyorlar. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı da bir yanıyla okul öncesi eğitime özel önem veriyor, diğer yanıyla da özellikle ilköğretimde okuma oranının artmasını politika olarak benimsiyor. Bu sebeplerden ötürü çocuk kitaplarına olan ilginin de artmakta olduğunu gözlemliyoruz. Yayınevleri de bu alanlara daha fazla ilgi gösteriyor. Ayrıca okul kitaplarının devlet tarafından basılıp dağıtılması gerçeğinin, bu sahada çalışan yayıncıları çocuk kitapları sahasına yönelttiğini gözlemliyoruz.

Kültür Bakanlığı ISBN ajansının verilerine göre 2012 yılında edebiyat alanında toplam 16428 yeni ISBN başvurusu yapıldı. Bu eserlerin 6190’ı çocuk edebiyatı kategorisi altında. Bu demektir ki edebiyat başlığı altında yayımlanan kitapların yarısından biraz eksiği çocuk kitabı. 6190 çocuk kitabının 1587’si okul öncesi, 2001’i ise çeviri kitap. Bir önceki yılın verileri ile karşılaştırdığımızda rakamların birbirine yakın olduğunu görüyoruz. (2011’de 6341 yeni çocuk kitabı başlığından 1815 tanesi çeviri çocuk kitabıydı.)

Eldeki bu verileri çok farklı yönden irdelemek ve yorumlamak mümkün. Özellikle çocuk kitapları yayınlayan bir yayınevinin sahibi ve editörü olan Melike Günyüz Hanımın yorumundan hareketle, telif çocuk kitabı üretiminin Türkiye’de artık bir sisteme oturduğu ve düzenli üretim yapan yazarların ve sanatçıların varlığı önemli bir nokta. Elimizde bir istatistik olmamakla birlikte katalogları takip ederek ülkemizdeki yaşayan çocuk kitabı yazarlarının hemen her yıl yeni üretimler yaptığını gözlemleyebiliyoruz. Bu sayısal artışın birçok sebebi var. Bence en önde gelen sebepler pazarda sürekli yeni kitaplara talep olması, çocuk edebiyatı alanında yazanların üretkenlikleri ve Milli Eğitim politikalarıdır. Türkiye’de çocuk yayıncılığı pazarının büyüklüğü 50 milyon dolar olarak tahmin edilmektedir.

Londra Kitap Fuarı

Yayıncılıkta çeviri eserlerin durumu

1990’lardan itibaren Türkiye’nin dışa açılımının tesiriyle yeni nesillerde yabancı dil öğrenme oranı yükseliyor. Tahsil seviyeleri yükseliyor. İş hayatında yetişmiş eleman ihtiyacı da sürekli fazlalaşıyor. Kişisel gelişim kitapları, yabancı dil öğrenmeye yönelik kitaplar ve yabancı dilde basılmış kitaplar daha fazla talep bulmaya başladı. Bu süreç her geçen gün hızlanıyor ve yeni yeni alanların açılmasını da beraberinde getiriyor.

Kültür Bakanlığının TEDA Projesi çerçevesinde Türk yayıncıların ve yazarların eserlerinin ülke dışında da okunabilmesi için ciddi bir imkân ortaya çıktı ve bu imkandan istifade edenlerin sayısı sürekli artıyor.

“Türk Edebiyatı’nın Dışa Açılımı Programı” (TEDA) çerçevesinde Türk edebiyatının pek çok eserine 2005-2012 yılları arasında 57 ülke ve 54 farklı dilde toplam 1351 adet destek verilmiştir ve bu desteklerden 880 tanesi yayımlanmış ve okurlarıyla buluşmuştur. TEDA Programı kapsamında şu ana kadar 794 farklı eser,  367 farklı yazar ve 358 farklı yayınevi desteklenmiştir.

TEDA Projesi’ne ek olarak Avrupa Kültür Programı çerçevesinde  “Yayınevlerinin Edebi Çeviri Projelerinin Desteklenmesine Yönelik Hibe Programı” yürürlükte olan bir başka projedir.  Bu proje, Avrupa edebiyatına ait eserlerin, Avrupa ülkelerinin dillerine çevrilip yayımlanarak, Avrupa vatandaşları arasında yaygınlaştırılmasını amaçlamaktadır.

Yayıncılıkta fuar tecrübesi

Ayrıca Türk yayıncılığının dış fuarlara açılımı da son 8 yılda gittikçe artmaktadır. Kültür Bakanlığı, yayıncı dernekleri ve İTO’nun desteği ile her yıl sayısı artan yayıncımız ve yazarımız dış fuarlara gitmekte, ithalat ve ihracat olarak çeşitli bağlantılar yapmaktadır. Bu da Türk yayıncılığının uluslararasılaşma sürecini hızlandıracak bir gelişmedir.

Son on yılda Türkiye’de neredeyse her ilde bir üniversite açıldı. Devlet ve vakıf üniversitelerinin sayısı 170’e vardı. Şu an yayıncılığın merkezi ve en çok talebin oluştuğu yer hâlâ İstanbul olmakla birlikte (2012 verilerine göre İstanbul %80, Ankara % 17, İzmir % 3 civarında) bu sürecin Anadolu’ya yayılması da zamanla hızlanacak diye düşünüyoruz. Yüksek tahsilli gençlerin oranı her ilde üniversitelerle beraber daha da artıyor, bu artış Anadolu’daki yayın faaliyetlerini de muhakkak ki arttıracak.

Ayrıca 1990’lardan itibaren ülkemizde “Anadolu sermayesi” tabir edilen küçük ve orta boy işletmelerin ekonomideki etkileri ve yatırımlarının oranı da artıyor. Küçük ve orta boy işletmelerin üretim, yurt içi satış ve ihracatlarının da sağladığı ivme ile Anadolu şehirlerinde maddi gelişme artıyor. Maddi gelişme, beraberinde kültürel alanlara yapılacak harcamaları da arttıracaktır. Bunun yayıncılığa ve kültürel  aktivitelere olan yansıması da artacaktır.

Şu an için Türkiye’de kayda değer nitelikteki fuarların dağılımına bir göz atmak durum tesbiti açısından bir yarar sağlayabilir:

Londra

Ülkemizdeki Kitap Fuarları
-Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı
-İstanbul Sultanahmet Kitap Fuarı
-Ankara Kitap Fuarı
-Ankara Kocatepe Kitap Fuarı
-İzmir Kitap Fuarı
-Bursa Kitap Fuarı
-Adana Çukurova Kitap Fuarı
-Diyarbakır Kitap Fuarı
-Antalya Kitap Fuarı
-Konyaaltı Kitap Fuarı

Tabii bu listede birçok büyükşehir, il ve ilçe belediyelerinin yaptıkları fuarların bu listede yer almıyor oluşunu da değerlendirmek icap etmektedir.

Dış fuarlar itibariyle de Türk yayıncıları son yılarda aşağıdaki fuarlarda gerek katılımcı gerekse de Milli Standlar bünyesinde yer almıştır.

-Leipzig Kitap Fuarı

-Paris Kitap Fuarı

-Bologna Kitap Fuarı

-Londra Kitap Fuarı

-SarayBosna Kitap Fuarı

-Budapeşte Kitap Fuarı

-Abu Dhabi Kitap Fuarı

-Tahran Kitap Fuarı

-Book Expo Amerika

-Pekin Uluslararası Fuarı

-Moskova Kitap Fuarı

-Liber Kitap Fuarı

-Frankfurt Kitap Fuarı

-Cenevre Kitap Fuarı

-Selanik Kitap Fuarı

“Kültür ekonomisi” ve “kreatif endüstriler” kavramı daha yaygın bir hal almıştır

Türkiye’de nüfusun artış hızı yavaşlamakta ve nüfusun yaşlanma oranı artmaktadır. Ayrıca ülke çapında genel anlamda ömürler uzamaktadır. Bu da zamanla yaşlı nüfusun artmasını beraberinde getirecektir. Yaşlılık, onun getirdiği problemler, sağlık ve bakım sorunlarının artması, bu yaş seviyelerine yönelik yayınların artmasını zamanla beraberinde getirebilir diye bir öngörüde bulunulabilir. Nitekim ülkemizde 2001 yılında ilk defa Geriatri Vakfı kurulmuş ve bu sahada çalışmalar başlamıştır. Şu an için 65 yaş üstü nüfus 8 milyon civarındadır. Ben zaman içinde bu sahalara yönelik özel tipte yayıncılığın gelişeceğini düşünmekteyim.

Londra

 

Özellikle İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmalarından sonra ülkemizde “kültür ekonomisi” ve “kreatif endüstriler” kavramı daha yaygın bir hal almıştır. Avrupa ülkelerinde ve ABD’de daha önceleri gelişmeye başlayan bu kavram bütün telifli alanları içine almaktadır. Yani sinema, tiyatro, görsel sanatlar, tasarım, turizm ve yayıncılık hep bu konsept içinde değerlendirilmeye çalışılmaktadır. BM içerisinde UNCTAD adlı bir birim bu alandaki gelişmelerin hız kazanabilmesi için faaliyet göstermektedir.

Biz de İstanbul Ticaret Üniversitesi içinde bu adla bir merkez kurduk ve bu alanda çalışan yurt içi ve yurt dışı birimlerle temas halindeyiz. Yayıncılarımızı da bu yeni kavram ile tanıştırmaya gayret ediyoruz. Bu kavramsallaştırmanın tüm telifli alanlar gibi yayıncılığın da gelişmesine katkı sağlayacağına inanmaktayız.

Yayıncılarımız yaptıkları işi aynı zamanda bir ekonomik değer olarak da düşünmeli

Kültürel meselelerin bir yanıyla ekonomik bir konu olarak değerlendirilmesinin yararları yanında bir önemli tehlikesine de bu noktada işaret etmeden geçemeyeceğim:

Dikkatli olarak kullanılmazsa, kapitalizmin gelişimi ile her şeyin metalaştığı bir dünyada bu gelişme kültürün tamamen bir meta haline gelmesi tehlikesini de doğurabilir. Görüldüğü kadarıyla dikkat ve hassasiyet istiyor.

Yayıncılık daha evvel üzerinden çok fazla para kazanılmayan, daha vakıf işi gibi görünen bir faaliyetti. Ama unutmamak gerekir ki yayıncılık aynı zamanda bir üretim ve ticaret alanı. Burada firmaların para da kazanabilmeleri gerekiyor ki hayatiyetlerini sağlıklı bir şekilde devam ettirebilsinler. Kitapların üretilebilmesi ve satılabilmesi gerekiyor. Sadece yurt içinde değil yurt dışına da pazarlanması ve satılması gerekiyor ki gelişme daha büyük boyutlara ulaşabilsin. Yayıncılarımızın bunu aynı zamanda bir ekonomik değer olarak da düşünmeleri lazım. Bununla birlikte kültür ile ilgili diğer alanları da bu tarzda değerlendirebilmek gerekiyor. Başka bir ifade ile bu konu tüm kültürel konuları içine alan büyük bir parantez oluşturuyor.

Bu konuya yönelik devlet nezdinde de çeşitli destekler ortaya çıkmaya başladı. Mesela İstanbul Kalkınma Ajansı çeşitli destek paketleri geliştirdi. Tahminimiz odur ki önümüzdeki yıllarda bu kavramı çok daha fazla duyacağız ve işaret ettiğim sakıncayı bünyesinde taşımakla beraber birçok kültür alanında olduğu gibi yayıncılarımıza da ciddi yarar sağlayacak bir gelişme olarak gündemimizi meşgul edecek.

Yayıncılığımız nicelik olarak artarken nitelik olarak da aynı ölçüde gelişmelidir

Bir kaç cümleyle de olsa Türkiye’de yayıncılık alanında yatırım yapma hedefi olan uluslararası yatırımcı adaylarına, ülkemizdeki fırsat ve engelleri kısaca özetlememiz gerekirse şunları söyleyebiliriz:

Kültür ekonomisinin ve kreatif endüstrinin canlanması bu alanın en önemli sektörel ayaklarından olan yayıncılığın da gelişmesi anlamına gelecektir kanaatini yukarıda detaylı olarak izah etmeye çalışmıştık. Bu durum, yayıncılık piyasasını büyütecek bir gelişme olacaktır.

Fikrî mülkiyet bilincinin ferdî ve toplumsal alanda gelişiyor olması da hem dijital hem de baskılı yayıncılıkta yatırımcı için avantaj halini alacaktır. Bu alanda kanunlar her geçen gün daha da mufassal hale gelmekte ve detaylandırılmaktadır. Hukuki alanın gelişmesi bu sahada doğabilecek ihtilafların aza inmesini sağlayacaktır.

Türkiye’de hâlâ önemli bir sorun olarak gündemde olan korsan yayıncılık son zamanlarda çeşitli kurumlarımızın gayretleri ile büyük ölçüde engellenmeye başladı ki bu çok sevindirici bir gelişmedir. Hem korsan kitap üreticilerine büyük yaptırımlar uygulanmakta ve hem de okuyucular korsan kitap almanın da adeta hırsızlığı teşvik edici bir mahiyet arz ettiği konusunda sürekli bilinçlendirilmektedir. Fikri mülkiyet alanındaki gelişmeler ve korsanla savaşın etkili hale gelmesi yayıncılığa yatırım yapacaklar için iki önemli gelişmedir ki büyük emeklerle ortaya çıkarılan eserlerin korunması bu sayede sağlanabilmektedir.

Yayıncılığımız nicelik olarak artarken ve sadece yurt içi değil yurt dışında da yeni pazarlara ulaşırken nitelik olarak da aynı ölçüde gelişmelidir. Zengin kültürümüzü yansıtan eserler daha fazla yayınlanabilmeli ve yabancı dillere de tercüme edilerek dış dünyadaki insanların istifadesine sunulabilmelidir.

 

Erhan Erken

DÜNYA BİZİM NİSAN 2013

 

SaveSave

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir