
Bu hafta okuduğum bir yazıda bir güvercin hikayesine rastladım ve o hikaye bende bazı çağrışımlar uyanmasına yol açtı
Bu yazıda onları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hikaye şöyle…
Bir güvercin, yuvasındaki kokudan rahatsız olurmuş.
“Bu yuvada huzur yok,” diyerek sürekli yeni yuvalara göç edermiş.
Her defasında umutla yerleşir, fakat kısa süre sonra yine aynı kokudan şikâyet edip başka diyarlara uçarmış.
Bir gün yaşlı ve hikmet sahibi bir güvercine dert yanmış:
“Nereye gitsem aynı koku var. Sorun yuvalarda olmalı. Siz ne dersiniz?”
Yaşlı güvercin tebessüm etmiş:
“Evlat…Yuvalar değişiyor ama koku hep seninle geliyorsa,
Sorun yuvada değil; sendedir.
Yuvayı düzeltmek isteyen, önce kendisini arındırmalıdır.”
Ve şöyle eklemiş:
“Unutma; bir ülke de yuvaların toplamıdır.
Her kuş kendi payını temizlemeden gökyüzü güzel kokmaz.”
Bu hikayeyi günümüze uyarlarsak…
Bu hikâyeyi bugüne ve kendimize uyarlarsak şu tarz bir yorumlama yapabiliriz?
Bugün ülkemizin ekonomik gidişatında daralma, gelir ve fırsat eşitsizliği, toplumsal kırılganlık ve güven eksikliği başta olmak üzere birçok sıkıntıdan şikayet ediyoruz;
Peki bunların düzelmesi için yalnızca devreye sokulan çeşitli politikalar ve planlar yeterli oluyor mu?
Görüyoruz ve bizatihi yaşıyoruz ki maalesef yetmiyor
Peki lazım olan ne?
İnsanların ve onların bazı temel özelliklerinin iyileşmesi gerekiyor.
Çünkü ekonomi sadece para değil, bir zihniyet ve kültür düzenidir:
• Güven kültürü
• Ahlak ve liyakat kültürü
• Emeğe değer verme kültürü
• Ortak iyilik ve verimlilik kültürü
• Kurumsal şeffaflık ve kapasite kültürü
Bu alanlarda bozulma olursa, finansal göstergeler de beraberinde bozulur gider.
Hikâyeyi ülkemize uyarlarsak:
“Her değişimde sorunlarımız istediğimiz oranda düzelmiyorsa yani güvercinin yuvası misali koku aynı kalıyorsa, o zaman demek ki sorun değiştirilen unsurlarda değil, zihniyetlerdedir.”
• Zihniyet düzelmeden kurumlar düzelmez
• Liyakat olmadan ekonomi de sosyal hayat da verimli işlemez
• Adalet ve güven olmadan yatırım gelmez
• Şeffaflık olmadan refah sürdürülemez
• Toplumsal ahlak güçlenmeden gelir adaleti sağlanamaz
Demek ki kurtuluşumuz;
Zihniyet dönüşümü + Yapısal reform + Kültürel yenilenme birlikteliğindedir.
Bu hikâye bize şunu fısıldar:
“Gerçek değişim, önce bireyin zihninde başlar; toplumun ve kurumların aynasında tamamlanır.”
Hem vatandaş hem de politika yapıcılar için ihtiyaç açıktır:
• Adil paylaşım
• Kurumsal şeffaflık
• Emeğe hürmet
• Ahlaka dayalı ekonomi
• Üretim odaklı gelişme
• İsrafın sona ermesi
• Güvenin yeniden inşası
Bizim kadim kültürümüzden gelen yerleşik bir düşünce vardır
“Nefsini ıslah etmeyen, başkasını düzeltemez. İnsanlar düzelmezse ülke de salaha kavuşamaz…,
Aynı zamanda:
Yanlışlıklara müdahele etmeyen o yanlışlıkların da bir şekilde sorumlusudur
Yani içsel arınma ile toplumsal sorumluluk yan yana olmalıdır.
Ne yapmalıyız?
Ülkemiz büyük ve güçlüdür
Bu ülke büyük ve güçlüdür:
Şükür ki, yeterli kaynakları, kabiliyeti, gençliği ve enerjisi mevcuttur
Daha iyi şartlara sahip olabilmek için her işimizde Şeffaf olmamız, üretim kültürümüzün, emek ahlakımızın ve adalet anlayışımızın düzgün olması gerekmektedir.
Esas meselemiz hikayedeki gibi sorunlardan kaçmak için yuvayı değiştirmek değil, yuvanın ruhunu temizlemektir.
Gerçek değişim; ancak, sadece yöneticilerin değil, zihniyetlerin değişmesiyle gelir.

* Bu yazı 13 Kasım 2025’de İTO Meclis toplantısında yaptığım konuşmanın metin haline gelmiş şeklidir