Elektriğimizi kim kesti?

Geçen Cuma günü annem Fatih Nişanca Caddesinde giriş kattaki evinde, apartmanın merdivenlerinde bir iki ses olunca kapıyı açıp bakıyor. Yanında da benim iki numaralı oğlum Mehmet var. Merdivenlerde birisini görüyorlar üst kattaki akrabalara gelmiş, onlara hoş geldiniz diyorlar. Fakat elektrik panosunun önünde tanımadıkları genç bir kişi dikkatlerini çekiyor

Annem soruyor:

Evladım hayırdır sen kimsin?

Elektrik idaresinden geliyorum.

Elektrik faturalarını daha geçen gün bıraktılar, sen  orada ne yapıyorsun?

Genç arkadaş gayet rahat bir şekilde:

Elektrikleri kesiyorum.

Annem büyük bir şaşkınlıkla hemen harekete geçiyor..

Oğlum niye kesiyorsun hayırdır? Kimin elektriğini kesiyorsun? Biz elektrik faturalarını muntazaman öderiz. Kaçağımız göçeğimiz yoktur. Ne oldu dur bakayım bir dakika diyip hemen kapı önüne çıkmaya çalışıyor.

Teyze senin giriş kat ile alttaki bodrumunkileri kesiyorum.

Neden peki biz ne yaptık diye annem celalleniyor.

Teyze elektrikte Necdet Erken yazıyor, onun da vefat ettiği tesbit edilmiş. Burada kim oturuyorsa onun ismi yazmalı. Onun için kesiyorum.

Haydaaa diyor annem ve daha da sinirleniyor..Oğlum sen manyak mısın? Necdet Erken benim kocam. İki sene evvel vefat etti. Bu ev taa 1950’lerden beri burada duruyor ve o zamandan bu yana biz ailece burada oturuyoruz. Bu ev önce ahşap idi sonra da Rahmetli babam bu şekilde yeniden inşa etti. Ben, bu haliyle 60 yıldır, ahşap şeklini de düşünürsen 70 yıldır burada oturuyorum. Sen ne yaptığının farkında mısın?

Genç arkadaş gayet sakin konuşmaya devam ediyor:

Teyze ben anlamam mevzuat böyle, kesmek zorundayım..

Size daha evvel tebligat gönderilmiş ona uyaydınız

Derken yanındaki oğlum da devreye giriyor.

Kardeşim bu evde 10 gün evvel halam vefat etti. Yani bu hanımın biricik kızı. Bizler yaklaşık 1 aydır ağır bir hasta ile kah evde kah hastanede oluyoruz. Herhalde gözden kaçmıştır. O tebligatı görmemişizdir. Sen bize bir miktar müsaade ediver bir bakalım filan gibisinden bir şeyler söylüyor.

Neyse genç arkadaş kerhen bir bakış atarak. Ne yapalım yetkim yok ama hadi size az müsaade deyip adeta lütfederek elektriği kesmeden çıkıp gidiyor.

Annem bu olay üzerine hemen telefona sarılmış ve beni aradı. Olayı anlattı. Benim de kısa bir süre önce buna benzer bir şey şu an oturduğum evde başıma gelmişti. Bizim evde de elektrikler Rahmetli amcamın üzerineydi. Amcam 1987’de vefat etmişti. Benim kullandığım iki kat ve merdiven o zamandan beri Rahmetlinin üzerineydi. Ben, biraz da oturduğum apartmanda en eski olduğumuzu adeta belgeleyen bu halden gizli bir hoşnutluk duyuyordum. Ayrıca faturaları her elime aldığımda da Rahmetli amcama bir Fatiha okumama vesile oluyordu.

Geçen aylarda bize de o kırmızı renkli ikaz belgeleri gelmişti. Elektriği üzerinize alın yoksa keseriz filan gibi yazılar yazan belgeler. Ben de hemen internet üzerinden o işlemleri yapmıştım.

Annem arayınca bizdeki durumu anlattım. Anne dedim bu işi yapanların  en önemli hareket noktası sanırım evlere DASK sigortası yaptırmak bir de güvence bedeli yatırılmasını sağlamak. Önce DASK yaptıralım sonra internet üzerinden bizim Mehmet bu işi halleder.

Mehmet’i telefona aldım ve onunla bu işi nasıl yapabileceğimiz üzerine konuştuk.

Mehmet hemen işe girişti. Telefonla DASK sigortası yaptırıldı.  Fakat anlatıldığına göre sonrasında iş yürümez olmuş. Meğer daha evvel Rahmetli kardeşim bu elektrik faturası ile ilgili internet üzerinden bir başka işlem yapmış ve orada kendisinin telefonu kayıtlı imiş. Kardeşim Rahmetli olunca ve telefonu da kullanılmaz bir duruma düşünce öncelikle sistemden onun telefonunu sildirmek gerekiyormuş. Mehmet bir iki telefon görüşmesi yapmış, destek almaya çalışmış fakat nafile yapamamış.

O zaman geriye kalan seçenek anacığımı bu işlemi yaptırabileceğimiz bir irtibat noktasına götürmek. O da hemen mümkün değil. Çünkü annem ayaklarından dolayı pek uzun mesafe yürüyemiyor ve o sırada da kapıda bir araba yok. Bu işi pazartesi gününe bırakalım demişler. Bir sonraki gün de annemi bizim eve aldık ve  konu hafta başına kaldı.

Pazartesi günü benim dışarılarda yoğun bir meşguliyetim vardı. Oğlum Mehmet de konuyu eğilemedi ve elektrik mukavelesinin işine bakamadık. Annem de bizim evde ve yine yoğun bir taziye ziyareti trafiği var. Allah eksik etmesin.

Bir sonraki gün yani Salı günü annemi öğlene doğru evine götürdük. Elektrik devir işi o bir buçuk gün içinde gündemimizden çıktı. Sanırım bu olayda tek ihmal noktamız burası. Saat 16.00 sularında ben bir arkadaşımızın annesinin cenazesi için Fatih Camii’ne doğru gitmeye niyetlenmişken telefonum çaldı.

Karşımda canı çok sıkkın bir şekilde annem:

Erhan bizim elektriklerimizi kesmişler

Nasıl olur görmediniz mi?

Hayır oğlum görmedik. Bugün bir hayli taziyeye gelen oldu o esnada herhalde biri içeri süzülüp kaşla göz arasında kesivermiş.

Burada araya girip hemen fikrimi belirteyim. Görüyorsunuz değil mi ne kadar önemli bir konu. Adamın tek hedefi var. Bir boşluk bulup elektriği kesivermek. Misafirler gelip giderken o aradan içeri giriveriyor ve hemen işini halledip çıkıp gidiyor. Büyük başarı…

Anne dedim şu an için yapabileceğim hiçbir şey yok Mehmet’i arayalım bir şey yapabilirse yapsın dedim ama tabii onun da o saatte yapabileceği bir şey yoktu.

Hemen Boğaziçi Elektriğin 444’lü danışma hattını aradım. Karşıma bir hanım kız çıktı.

Ona durumu anlattım. Sonuç olarak da dedim ki . Şu an elektriğini kestiğiniz evde oturan annem 83 yaşında.Yanında bir yardımcı kadın ve karşısında taziyeye gelmiş misafirleri var.  O apartmanda 60 yıldır oturuyor. Ondan evvel bekarken ve ev ahşap halde iken de otururlarmış. Beyi yani babam iki sene evvel vefat etti. Fakat orası bizim aile evimiz ve annem babamın vefatından sonra da  o evin içinde oturmakta. Bu nasıl bir zihniyet ki bu kadının evinin elektriğini gelip kesiveriyor. Elektrik kaçak değil, paraları bugüne kadar on yıllardır aksatılmadan ödeniyor. Tamam sizin bir mevzuatınız var eyvallah da karşınızdaki kişilerin de özel bir durumları var. Bu kadın 10 gün evvel kızını toprağa vermiş. Aylardır hastane ile ev arasında gidip geliyor. Siz bir kağıt gönderdiğinizi söylüyorsunuz ama anacığımın onu görecek hali bile olmamış. Üstelik zaten 60 yıldır kocası ile oturduğu bir kat burası. Açıkçası olayın buralara geleceğine ihtimal vermemiş. Kendinden o kadar emin ki.

Ben telefondaki hanım kıza şöyle sordum:

Bu tip olaylarda o bahsettiğiniz mevzuatta hiçbir ara hüküm yok mudur?

Telefondaki hanımın cevabı şu şekilde oldu: Efendim EPDK mevzuatına göre bir hanede elektrik faturası orada oturan kişinin üzerine değilse ve/veya anlaşmalı olan kişi vefat etti ise bu kabul edilebilir bir durum değil. Elektrik mukavelesi evin sahibi oturuyorsa onun, değilse kiracının üzerine olmak zorunda. (Babam Rahmetli olduğunda elektriği annem üzerine almak zorundaymış). Bunun böyle olmadığı tesbit edildiğinde elektriğin hemen kesilmesi gerekiyor. O arkadaş birkaç gün mühlet vererek hatalı bir hareket yapmış. Kurum bu detayları nereden bilsin.

Bu kadar izahatı yeterli buldu ki lafın sonunu getirebilmek için: Başka yapabileceğimiz bir şey var mı? Benden başkaca bir talebiniz var mı?

Karşımdaki hanım kız yazılı olan kurallara göre konuşuyor. Tabii bir yandan bakıldığında haksız değil. Bu sistemi kuranların ona biçtikleri rolü yerine getiriyor. Bizim sinirlerimizi ayağa kaldıran olayın tek muhatabı ve tek yüklenicisi de o olmamalı. Fakat ben de bu sıkıntımı birilerine anlatmak zorundayım yoksa patlarım

Bu sefer ben başlıyorum konuşmaya: Kardeşim bu kurumlar vatandaşa hizmet için kurulur. Kurum dediğin de insanlardan oluşur. Bu yapılan hareketler vatandaş ile devletin arasını açan hareketlerdir.

Telefondaki müdahale ediyor: Efendim burası özel bir kuruluş Devlet değil

Kardeşim bana biraz evvel EPDK’dan bahsettin. Orası neresidir? Kamu kurumu değil mi? Bu işler onun gözetiminde yapılmıyor mu? Üstelik yüklenici kurum bu işletmenin imtiyazını Devlet’ten almadı mı? Devlet ona bu imtiyazı belli koşullarda vermedi mi? Dolayısıyla vatandaş da bunu özel diye bilmez ve burada da muhatap olarak Devleti sorumlu tutar, ona kızar, ona darılır. Bu tip kızgınlıklar Devlet Millet yakınlığına menfi tesir eder. Bu da çok yanlış bir şeydir.. İnsanlara bu tip kötü muamele etmemelisiniz. O kurum dediğiniz yerleri yöneten kişiler yönetim şeklinin içine bu tür özel halleri de düşünerek bazı maddeler koymak zorundadırlar.

Ben şu an annemden yaklaşık en az 1 km uzaktayım ve bir cenazeye gidiyorum. Yanında da ona bu konuda hemen yardım edebilecek kimse yok.  Annemin buz dolabındaki malzemeler bu sıcakta belli bir saatten sonra bozulur. Buzları akar. Karanlık olduğunda bu kadıncağız orada ne yapacak? Biz onu bu akşam hemen oradan almak zorundayız. Düşünebiliyor musunuz sizin o kurumsal düzenlemeleriniz ne tür bir sıkıntıya yol açıyor? Üstelik biz yıllardır sizin kayıtlı müşteriniziz. Kaçak değiliz. Yerimiz yurdumuz belli. Ve siz bize zulmediyorsunuz. Evde misafirler varmış bu kadıncağız şimdi onlarla ne yapacak? Hadi gidip anlaşma yapalım desek elektrik hemen açılamaz. Kaldı ki bu saatte onu yapabilmek imkanı da yok. Lütfen söyleyin bana ben şu an ne yapabilirim?

Efendim bu konuda yapabileceğim bir şey yok. Benden başka bir isteğiniz var mı?

Şimdi benim sizden tek istediğim var. Benimle yaptığınız bu konuşmayı lütfen ilgili yerlere iletiverin ki bizim durumuzda olan başkalarının da canı yanmadan bir tedbir geliştirsinler.

Bir de konuşmalar kayıt altına alınıyor diyorsunuz ya, bu kayıtları dinleyen birileri benim gerekçelerimi ve bu olayın detayını da dinlesinler ki belki bir çözüm üretirler.

Telefonu kapattım cenazeye gittim sonrasında da Fatih Camii’nden dönüşte annemlere uğradım.

Baktım anacığımın durumu pek fena. Tansiyonu yükselmiş. Elektrik kesilince kafama bir haller oldu diyor. Biraz yatırdık. Tansiyon ilacını verdik ve sonrasında onu da alıp bizim eve gittik.

Bugün de elektrikle ilgili işlemleri bir şekilde yaparak açtırmaya çalışacağız..

Bu olay benim de çok canımı sıktı. Kural ve kaide denen şeylerin önemine inanan ve sistem kurma konusunda bugüne kadar bulunduğum her yerde bu noktayı savunan biri olarak kurulan sistemlerin esasında insan odaklı olması hususunu ıskalamamanın önemini bu örnekte bir daha görme imkanı bulduk. Üstelik bizzat kendi üzerimizde.

Bir sistem kurulmuş, herkes işini yapıyor. Fakat sonuçta bu sistem vatandaşın ciddi bir mağduriyete uğramasına sebep oluyor.

Bir de bu örnekte şunu net olarak görüyoruz. Bizim devletimiz ve kurumlarımız  kayıt altında bulunan, her an ulaşabildiği vatandaşlarına karşı daha az insaflı davranıyor maalesef.

Devlet belli bir imtiyazı özel kurumlara verdiği zaman o kurumlara işletme sırasında insanlara insanca davranın tavsiyesinde bulunmuyor. Anlaşmaların içine insani yönü maalesef yeterince dahil edemiyor. Sonuçta vatandaşın rahatı ve huzuru için kurulan yapılar bizzat vatandaşa sıkıntı veriyor.

Devlet ve/veya onun imtiyazı ile iş yapan mekanizmalar yıkmak, durdurmak, ceza vermek konusunda çok daha hızlı davranıyorlar. Mesela ne durumda olursa olsun kendi mevzuatlarına küçük de olsa aykırı duruma düşen bir müşterilerinin durumunu değerlendirmeden hemen elektriğini kesiyorlar. Fakat kış aylarında sürekli arıza yapan ve kesilen elektriklerden dolayı  mağdur duruma düşüp kendisini arayan müşterilerinin çoğu kere telefonlarına bile çıkmıyorlar. Bu arızalardan ve kesilmelerden dolayı bozulan elektrikli aletlerin hesabı bu kurumlardan hiçbir zaman sorulamıyor.

Mesela , Devlet adına hizmet gören kamu görevlileri ana yollarda trafik akışını yavaşlatan ve/veya durduran önemli noktalara müdahalede geç davranabilirlerken, ara sokaklarda trafik akışına direk hiçbir tesiri olmayan araçları en ufak bir hatalı durumda hemen çekici ile çekip uzaklardaki otoparklara götürebiliyorlar. Vatandaş bir yandan arabasını bulmaya uğraşıyor bir de ceza ödüyor..

Fakat vatandaşına yeterli oranda otopark alanı açamayan merkezi otorite veya belediyelerden hiçbir şekilde hesap sorulamıyor…

Yani inşa ederken, vatandaşın hayatını rahatlatırken yeterli olarak çalışmayan sistem yıkarken veya cezalandırırken tıkır tıkır işleyiveriyor..

Trafik polisleri çok kalabalık yollarda hiç ortada görünmüyorlar fakat kenar köşe geçitlerde denetim yapıp bol bol ceza kesebiliyorlar.

Vatandaş Devlete olan borcunu gününde ödeyemediğinde gecikme zammı adı altında yüksek düzeyde faize mecbur kalırken, devletten veya belediyelerden yaptığı hizmet karşılığı alacağı uzun vadelere yayıldığında bu süre için ek bir ücret talebinde bile bulunamıyor.

Bu ve bunun gibi örnekler şu ihtiyacı ortaya çıkarıyor ki: Devlet ile vatandaş arasında bir sosyal kontrat varsa her iki taraf birbirlerine aynı oranda sorumlu davranabilmelidirler. Hatta Devlet veya genel anlamıyla Kamu, kendisine meşruiyet ve  güç veren vatandaşına karşı daha anlayışı davranabilmelidir. Fakat bir çok örnekte olduğu gibi bunun tersi durumlarla sıkı sık karşılaşmaktayız…

Anacığımın başına gelen bu halin hiçbir vatandaşımızın ve büyüğümüzün başına gelmemesi için idarecilerimizin daha sağduyulu ve vatandaşın hayatını kolaylaştırıcı bir üslup içinde davranmalarını dileyerek sözlerime son vermek isterim.

SON GELİŞME

Bu yazının yayınlandığı günün ertesi sabahında Boğaziçi Elektrik kurumu adına bir hanım telefonla beni aradı. Bir sorun yaşamışsınız size daha doğrusu annenize yardımcı olabilirim dedi. Telefonla bilgileri aldı ve ön mukaveleyi yaptım şimdi size esas mukaveleyi göndereceğiz ve annenizin imzalaması sonrası işlem bitecek dedi. Aynı zaman içinde idareden de birileri gelip elektrik saatlerimize bakmış. Telefondan bir kaç sonra bir vazifeli arkadaş gelip gerekli belgeleri ve imzayı almışlar, annemle mukaveleyi tamamlamışlar.

Boğaziçi Elektrik Kurumu’nun bu davranışı hakikaten takdire şayan bir durum. Bir sorun olduğunu görünce onu çözme noktasında harekete geçmişler. Bizi sevindiren husus ülkemizde iyi örneklerin de gerçekleşiyor olması. Bizim başımıza gelen bu olay belki de bundan sonra bizim durumumuza benzer olaylar için bir sorun çözme mekanizmasının üretilmesine yol açacak. Belki bu yolla daha verimli ve vatandaşı mutlu edecek uygulamalar bulunacak. İnşallah bu dileğimiz gerçekleşir.

 

Erhan Erken: 11.09.2019

İlave 12.09.2019