En son Aralık ayı ortalarında bir vesile ile telefonla görüşmüştük. Hal hatır sorup birbirimizle ve çoluk çocuklarla ilgili haberleri güncellemiştik. Son dönemlerdeki görüşmelerimizin ana noktalarından biri olan dünürü Abbas Tuğlu ağabeyin rahatsızlığı ile ilgili de konuşmuştuk. Benim de çok sevdiğim Abbas Tuğlu ağabey uzun bir süredir evinde hasta yatıyordu.
Yaptığımız bu uzun görüşme meğerse son sohbetimiz imiş.
Mustafa Özer ağabey ile ben henüz liseye gittiğim günlerde ki sanırım 1978 veya 1979 yılları idi, onun evine gittiğimiz bir gün tanışmıştık. Özer ağabey, yakın dostumuz Dr. Mehmet Köse’nin ağabeyi idi ve o ziyaretimizde bizleri evinde gayet hoş bir şekilde ağırlamıştı. Hatırladığım kadarıyla 12 Eylül öncesinin o karambol günlerinde bir büyüğümüz olarak bizlere bazı nasihatlerde bulunmuştu.
Kendisi ile ilgili ilk izlenimlerim şöyle idi: Mustafa Özer Köse, güler yüzlü ve yumuşak huylu bir insandı. Sohbet ettiği kişilere gayet kibar bir şekilde davranıyor ve onları incitmemek için azami gayret gösteriyordu Bu halleri benim çok hoşuma gitmişti ve onu kalben çok sevmiştim. ( Onunla ilgili ilk intibalarım geçen 40 küsür yıl boyunca hiç değişmedi)
Daha sonraki yıllar içinde de belli vesilelerle görüşmüştük. Mehmet’ler bekarken annesi ile Aksaray’da otururlardı. Mustafa ağabey ile birlikte o dönemde Horhor’daki Kızıl Minare Camiinde imamlık yapan Rahmetli Mahmut Bayram hocanın sohbetlerine katılırlardı. Bizler de kendisi ile ya Mehmet’in anneleri ile beraber oturdukları evde ya da Kızıl Minare Camii civarında görüşürdük.
Fakat en yoğun temaslarımız, 1982 yılının son dönemlerinden itibaren olmuştu. O yıllarda Cağaloğlu’nda bir reklam ajansı kurmuştuk ve o süreç 1990’lı yııların başına kadar devam etmişti.
Mustafa Özer ağabeyin grafikerlik yaptığı dükkanı Sultanahmet’te Firuzağa Camii’nin karşısında, Divanyolu üzerindeki Sağlık Müzesinin hemen arkasındaki Sevilmiş Han’da idi. O devirlerde o bölge matbaaların, yayın evlerinin ve ajansların yoğun olduğu bir yerdi.
Mustafa ağabeyin iş yerinde, yakın arkadaşlarımdan olan Salih Pulcu da grafikerlik yapmaya başlamıştı. Dükkana girildiğinde sağ kenarda Salih oturur, ileriye doğru da Mustafa abinin masası bulunurdu.
Ben o dönemlerde yeni evlenmiştim. Rahmetli babamın benim adıma düşündüğü toptan iplik işinden pek hoşlanmamıştım ve başka bir iş arayışında idim.
Salih’e yaptığım bir iki ziyaret sonrasında beraberce bir ajans kurmaya karar vermiştik.
Derken biz o yıl firmalara takvim vs türü promosyon işleri yaparak Salih’le beraber reklamcılığa başladık. İlk iş yerimiz de Mustafa abinin mekanı oluvermişti. Dükkana sıkça girip çıkıyor, işle ilgili birbirimizle konuşuyor, bazen küçük de olsa tartışıyorduk. Eh tabii olarak gelenimiz gidenimiz de oluyordu. Tüm bu hadiseler hep onun dükkanında cereyan ediyordu. Adeta adamcağızın iş yerinin bir köşesini işgal etmiştik. O ise hiç ses çıkarmıyordu. Arada sırada bizlere tatlı tatlı öğütler veriyor, işlerimize göz ucuyla nezaret ediyor fakat tüm bu kaynaşmaya karşı yüzündeki gülümseme hiç kaybolmuyordu.
Biz bir iki ay orayı bir hayli işgal etmiştik. Mustafa abi bir şey demese de müstakil bir yer bulmamız gerektiği açık idi.
Allah lütfetti, o sıralarda Sevilmiş Han’ın üst katında bir büro boşaldı. Biz o zamanın şartlarında küçücük dükkana bir hayli hava parası verdik ve orayı tuttuk. Artık Mustafa abi ile komşu olmuştuk.
Bu süreçte diğer bir arkadaşımız Fikret Işık da bize ortak olmuştu. Firmamızın ismini ilk başta Salih ve benim isimlerimizin baş harfleri olarak Es Ajans koyduğumuzdan, Fikret’in adını bir yerlere ilave edemedik ve firmanın ismini ilk hali ile öylece bıraktık. Mustafa abi bazen bizlere takılır “ Fes Ajans, ah pardon Es Ajansdı değil mi” diye söyler ve gülüşürdük.
1986 Yılına kadar Es Ajans olarak Sevilmiş Hanın üst katında faaliyetimize devam ettik. Daha sonra ise Piyerloti Caddesi’nde Kadırga’ya inen yokuşun sonlarına doğru daha genişçe bir mekana taşındık.
Salih Pulcu’ya ve bir dönem de bana ağabeylik eden, bir şekilde ustalığımızı yapan Mustafa ağabeyin dükkanına bizden sonra Mehmet Aktaş gelip gitmeye başladı. Mehmet Aktaş da o güzel mekanda kendi adına grafikerlik yapıyor aynı zamanda Mustafa ağabeye yarenlik ediyordu. Biz Kadırga’ya giderken Mehmet de bizimle beraber geldi ve onunla iki ayrı firma olarak aynı mekanı kullandık. Salkım Ofset ve Es Ajans olarak güç birliği yapıyorduk. O mekanda gayet güzel günler geçirdik.
Görüldüğü üzere Mustafa ağabeyin iş yeri mesleğe yeni giren gençlere bir tür ilk çalışma mekanı hizmeti görüyor, onları bir şekilde tatlı tatlı piyasaya hazırlıyordu.
Es ajans maceramız kendi içinde bazı fırtınalar atlattıktan sonra 1989 yılında sona erdi. Diğer arkadaşlar başka firmalar altında mesleğe devam ettiler, ben ise bir dönem Peyami Gürel ile Divanyolu üzerinde ve Sevilmiş Han’a yakın bir bölgede Sultan Kuyumcu adıyla beraber oldum. O dönemde de arada sırada Mustafa ağabeye uğruyor ve her gittiğimde onun mütebessim yüzü ve tatlı muhabbeti ile karşılanıyordum
İlerleyen dönemlerde Mustafa ağabeyde, doktorların, çok yoğun çalışma ve zihnini fazla yormasından olduğunu söyledikleri ani baş ağrıları ve kendi deyimi ile voltaj düşüklükleri olmaya başlamıştı. Kendisi bu halini tevekkülle karşılıyordu lakin bizler içten içe üzülüyorduk.
Yıllar yılları kovaladı. Benim Cağaloğlu dönemim sona erdi. Topkapı, Merter, Haramidere ve İkitelli’de çeşitli mekanlarda devam eden matbaacılık, ambalaj ve kağıtçılık serüvenim 2007-2008’e kadar sürdü. Bu süre zarfında Mustafa ağabey ile uzaktan da olsa dostane ilişkilerimiz devam etti. Bir grafik işine ihtiyacım olduğunda onun desteği hep yanımızda oldu.
Ben onu, hep bir ağabeyim, bir mesleki büyüğüm ve saygı duyduğum bir kişi olarak gördüm. Çünkü geriye dönüp baktığımda kendisi bize en hayati anlarımızda hiç bir karşılık gözetmeden kucağını açmış, her haliyle yön gösterici olmuştu. İlerleyen yıllarda bazen kendisine bunları hatırlattığım zamanlarda da hep ‘yahu yapma canım kardeşim’ deyip kendi katkılarını hep küçük göstermeye çalışmıştı
Son yıllarda yaz aylarında belli dönemlerde gittiğimiz Yalova Esenköy’de kendisi ile buluşup kısa da olsa sohbetler yapmaktaydık. Bu muhabbetler benim için geçmişle kurduğum çok hoş bağlantılardı. Sanki onun da bu görüşmelerden hoşnut olduğunu farkediyordum. Bu da bana özel bir keyif veriyordu.
Aralık ayının ortalarındaki o telefon konuşmamız da bu muhabbetlerin demek ki son halkası imiş.
Değerli ağabeyimiz artık Rahmet-i Rahmana kavuştu.
Mustafa Özer Köse ağabeye Allah’dan Rahmet, ailesine ve sevenlerine de sabırlar niyaz ediyorum.