SON GÜNLERDE OLANLARI ANLAMAYA ÇALIŞIRKEN!

Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan’ın pazartesi akşamı Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklama ve bu açıklama ile birlikte döviz fiyatlarında başlayan geriye gidiş şüphesiz ki Türkiye’de son yıllarda yaşanan en önemli olaylardan birisiydi.
O akşam açıklama öncesi dolar fiyatı 18 TL’yi geçmişti. Bu gidişin daha da yukarı çıkacağına dair bir beklenti de ağırlıktaydı. Lakin konuşma ile birlikte başlayan düşme gecenin bitimine doğru 13 TL’ye kadar inmişti
Bu safhada Ziraat Bankası üzerinden yaklaşık 1 milyar dolarlık bir satış olduğundan bahsedildi. Peki daha önce de MB’nın birkaç sefer yaptığı müdahaleler olmuştu fakat hiçbiri bu etkiyi oluşturmamıştı.
Peki nasıl oldu da bu sefer bu tarzda bir etki oluşabildi?
CB’nın açıklaması piyasa oyuncularının büyük ölçüde devrede olmadığı geç saatlerde vuku bulmuştu. Uzmanlar bu saatlerde ve piyasa derinliği yokken, daha az miktarlarda müdahalelerin etkisinin fazla olabileceğinden bahsetmektedirler.
Açıklama sırasında Sayın CB çok kararlı bir görüntü vermişti. İlave olarak açıklamanın içerisinde mevcut iktidara güven konusuna ciddi vurgu yapılmış, daha evvel benzer problemlerin nasıl başarıyla çözüldüğü zikredilmiş, ayrıca bu konuda spekülasyon yapanların dikkatle not edildiğinin de altı çizilmişti. Bu bir tür üstü örtülü tehdit olarak algılanabilecek tarzda bir konuşmaydı. Bu açıklamadan bir akşam evvel İlim Yayma Vakfı ödül töreninde yapılan konuşmada da benzer bir üslup kullanılmıştı. Muhtemeldir ki tüm bu ifadeler muhatabı olabilecek bir çok kesim tarafından dikkate alınmıştı.
Ayrıca konuşmayla birlikte başlayan piyasalara satış merkezli müdahale, konuşmadaki kararlılık imajı, döviz fiyatlarındaki hızlı düşme eğilimi karşılık bulmuş ve dövizden ciddi bir kaçış oluşmuştu
Bu kırılma saatler ilerledikçe arttı. Ayrıca TL mevduatlarına dövize endeksli destek vaadi, ihracatçılara sabit kur garantisi gibi ilave tedbirlerin zikredilmesi de TL’ye olan güveni arttırdı
Esasında uygulanmaya başlayan yeni süreç hem muhalefet hem de piyasa oyuncuları tarafından sanki daha öncesinden pek de tahmin edilemiyordu. Tayyip bey bu hareketiyle siyaseten çok ciddi bir sürpriz hamle yapmış ve bu hamle ona önemli bir insiyatif sağlamıştı.
Peki, bu hamle ekonomide kalıcı bir iyileşmeyi sağlayabilecek miydi?
İktidar cephesi buna müsbet baksa da yapılan yorumların önemli kısmında bu tedbirlerin daha çok pansuman tedbirler olduğu zikredilmekte.
Pansuman bile olsa ekonominin önemli bir kısmının psikolojik faktörlerden ciddi oranda etkileniyor olması gerçeğinden hareketle bu tedbirler psikolojik avantajı kısmen hükümetin ve özellikle de Tayyip beyin lehine çevirmeyi başarmıştı.
Bu durumun ekonomi üzerinde özellikle kısa vadede müsbet tesirinin olacağını tahmin edebiliriz
Gelinen noktada bir hususu daha belirtmek gerekiyor. O da Sayın Cumhurbaşkanı’nın  faiz konusunda son zamanlarda dini ıstılahı fazlaca kullanması ve faizin haramlığı üzerinde ısrarla durması. Evet İslam inancına göre faiz haramdır. Alan da veren de sorumludur. Peki Türkiye’deki sistem her yönüyle Allah’ın buyrukları üzerinden mi yürümektedir.? Buna evet diyebilecek kimse var mıdır.? Muhtemelen yoktur.
Faiz de bu hususun içindedir..
Son tedbirlerde Devlet, vatandaşın tasarruflarını dövizde değil de bankalarda ve vadeli mevduatta tutmasını teşvik etmektedir. Bu mevduatın alacağı faiz, dövizdeki getirinin altında kalırsa Devlet bu konuda devreye girip bu açığı kapatacağını vadetmektedir.
Peki bu durum vatandaşı vadeli yani faizli mevduata yönlendirmiyor mu? Yönlendiriyor.
Bu noktada haram olan faizli bir ekonomik getiri daha yaygın bir şekle bürünmüyor mu?
Elbette bürünüyor
Bu konu çokça zikredilen Nass’a karşı değil mi?
Maalesef öyle.
Bu husus sanırım zaman içinde CB’nının söyleminin izahı zor bir hale düşmesine yol açacaktır. Şimdi çok güçlü olduğu için sözleri arasında görünen bazı birbirini adeta nakzeden görüşler pek fazla gündeme getirilememektedir. Ama siyasi gücünde zamanla görülebilecek en ufak bir zayıflıkta ona bu noktaların hatırlatılmasına sebep olabilir. Bu da hem kendisi hem de taşıdığı misyon açısından üzücü bir durum ortaya çıkarabilir.
Son olarak yaşanan süreçte, ekonomi derslerinde temel finansal enstrümanlar arasında var olan dengelerdeki normal olmayan hareketler de özellikle dikkat çekiyor.
Mesela teoride anlatılana ve daha önce yaşanan örneklere göre insanlar borsadan kaçıyorsa genelde ya banka faizine, ya dövize, ya da altına yönelirler, bunlardan birisinin değeri düşer bir diğeri ise yükselirdi
Fakat şu anda bu alternatif enstrümanlar adeta beraber hareket etmektedirler. Mesela bugün için, dolar, altın, hisse senedi vs hepsi aynı anda düşmektedir. Hükümet de enflasyonda ciddi bir yükselme olmasına rağmen politika faizlerini düşürmekte fakat kendisi borçlanırken karşısına çıkan borçlanma faizlerindeki artışa mani olamamaktadır
Tüm bunlar hakikaten olağanüstü bir durumun göstergesi olarak nitelenebilir.
Özetle pazartesi akşamından bu yana pek de normal olmayan günler yaşamaktayız.
Şu an için Sayın CB ve hükümet hafta başına göre dengelere daha hakim bir durumda görünmektedir. Bu halin uzun süreli olmayacağı konusundaki muhalif görüşlere rağmen dövizin ateşi nisbeten sönme eğilimindedir.
Tabii bu süreçte asgari ücretin yüksek bir seviyede tesbiti de hükümet için siyasi açıdan artı bir durumdur. İlave olarak emekliye ve memura da nisbeten tatminkar bir zam yapılırsa önemli bir dar gelirli toplum sınıfı için de moral verici bir hal ortaya çıkacaktır.
Tüm bunlar vatandaşın genel durumunda bir ferahlama oluşturabilir. Hükümetin halk nezdindeki pozisyonunu nisbeten daha güçlü hale getirebilir.
Bu durum ne kadar sürer? İyileşme kalıcı hale gelebilir mi?
Umarız ve dileriz ki gelir…
Bu soruların cevaplarını inşallah zaman içerisine göreceğiz
Allah hakkımızda hayırlısını nasip eylesin