Kur’an-ı Kerim’e Başlama ve Arapça Derslerimizin Tarihçesi

Kur’an-ı Kerim ile ilk tanışmam çok küçük yaşlarımda aile içinde olmuştu. Evde belli geceler Kur’an okuyan anne ve babam Kitabımızla ilk görsel ve zihinsel temasımın sağlanmasına sebep olmuşlardı. Bir de üst dairemizde oturan Rahmetli Salih dedemin ve anneannemin kendi odalarında sürekli Kur’an okurkenki görüntülerini zihnimdeki canlı bir manzara olarak hatırlarım.

İlave olarak Rahmetli Salih dedem her Kadir gecesinde imkan nispetinde  çocuklarını, damatlarını ve torunlarını toplar ve bir hatim cemiyeti düzenlerdi. Dedem tüm torunlarına büyüğünden küçüğüne göre uzun ve kısa sureleri okutur ve en son kendisi duasını yapardı.  O ana kadar hatim indirmiş olanlar dedeme bildirir ve o da hepsini zikrederek bu hatimlerden hasıl olan sevabı başta Peygamber Efendimiz (as) olmak üzere tüm Peygamberlere, onlara ittiba edenlere ve yine aileden tüm geçmişlerimize armağan ederdi.  Hatim duası sonrasında ayranlar ikram edilir ve büyükler kendi aralarına sohbet eder küçükler de yaş durumlarına göre oyuna dalarlardı.  Bu tören benim zihnimde önemli bir yer etmiştir. Bizler de küçücük yaşlarımızdan itibaren bir gün hatim indirerek dedemin töreninde elinde bir değer ile yer almayı arzu ederdik.

İlkokula daha başlamadan kendi gayretlerimle Türkçe okuma ve yazmayı öğrenmiştim. Yaz aylarında yazlık için gitmekte olduğumuz Florya Şenlikköy’deki yaz Kur’an Kursu’na o yıl benden 3 yaş büyük olan  amca kızım ile birlikte gitmek istemiştim. . O zamanlar Şenlikköy Camii şu an kullanılmayan, köyün daha yukarılarında kiliseden bozma bir yerdi. Küçük bir bahçe içinde şirin bir mescitti. Daha sonra 70’li yıllarda şu anki büyük cami yapılmıştı.

Babamlara o yıl kursa gitme konusunda ciddi baskı yaptığımı hatırlıyorum. Mademki okuma yazma öğrenmiştim, Kur’an da öğrenebilirdim. Kendimce böyle düşünüyordum. Fakat Kursa ilkokula başlamayanları almıyorlardı. Rahmetli babam camiinin imamına biraz da ısrar ederek, okuma yazma bildiğimi ve dersleri takip edebileceğimi söylemiş ve bir şekilde ikna etmişti. İlk Arapça öğrenme dönemim o yıl başlamıştı. Elif bayı büyük bir gayret ile sökmüş ve o yaz Kur’an’a geçmiştim.

Kadir gecesinden önce ilk hatim

Daha ileri senelerde de yine aynı camideki kursa devam etmiş, kurs dışında da yine Rahmetli Salih dedeme sürekli Kur’an okuyarak okumamı geliştirmiştim. İlk hatimimi indirdiğimde de rahmetli dedemin Kadir gecesi törenlerine artık bitirdiğim hatimimle iştirak eder hale gelmiştim. Rahmetli dedeciğimin hem aileyi bir arada tutabilmek hem de bizleri teşvik etmek için bulduğu güzel bir yoldu bu?

O yıllarda Şenlikköy Camii’nin genç bir imamı vardı. İsmini hala hatırlarım; Zühtü Genç. Babamın bu tür durumlarda sürekli kullandığı şekliyle;  öldüyse Allah rahmet etsin sağ ise Allah hayırlı ve uzun bir ömür versin. Benimle Kur’an derslerinde özel olarak ilgilenirdi. Ayrıca Dini Bilgilerimin de gelişmesi için gayret ederdi. Okuduğumuz bölümlerin manalarını da imkan ölçüsünde açıklamaya çalışırdı. Bu şekilde bir tür Arapça dersi de veriyordu. İlk tecvit  ve kıraat çalışmalarını da Zühtü hoca ile birlikte yapmıştık. Mavi kaplı bir tecvit defterim vardı ki uzun yıllar onu hatıra olarak saklamışımdır. Arapça harfleri tam mahreçlerinden çıkarabilmem konusunda da kendisi titiz bir gayret gösterirdi.

Sünnet olacağım yıl onunla sünnet düğününde duasını yapacağımız bir hatim hazırlamıştık. İlave olarak bana aşır olarak kendi düğünümde okuyabilmem için Enfal suresinin başlangıcından bir bölümünü ezberletmişti.. Düşünüyorum da manası itibariyle Enfal suresini seçmesi bile bir tür dersti sanırım. Allah ondan razı olsun, bana her anlamıyla çok faydası olmuştu.

Lise yıllarımda Osmanlıcaya merak sarmıştım. Lise ikinci sınıfta Mehmet Şevket Eygi ağabeyin delaletiyle o zamanlar Çemberlitaş’ta bulunan Belediye Kütüphanesinin Müdürü Mahmut Hoca’dan bir dönem Osmanlıca dersi almıştım. Harflere aşina olduğumdan Osmanlıcayı kolay sökebiliyordum. Tabii kelimeler ve kavramların manalarına nüfuz edebilmek için çokça kitap okumak gerekiyordu. Beyazıt’daki Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı’nda Enderun Kitabevi sahibi rahmetli İsmail ağabeye ve yine o devirler sıkça gittiğimiz sahaflar çarşısına hemen her ziyaretimde birkaç Osmanlıca kitap almaya çalışıyordum. Bazen çözebiliyor bazen de zorlanıyordum ama bu temrinler belli bir mesafeyi de almamı sağlıyordu.

Lise üçüncü sınıftan itibaren o zamanlar aynı dertleri paylaştığımız bir grup arkadaşımızla beraber Türkçe kaynaklardan dini bilgileri edinebilmek için bir çalışma başlatmıştık. Önce 8 kişilik bir çekirdek gurupla 4-5 yıl süren uzunca bir ders dönemi geçirdik. Hafta içi okumalarımızı yapıyor hafta sonunda neredeyse tam gün birimizin evinde toplanıyor ve beraberce okuduklarımızı mütalaa ediyorduk. Hepimiz için çok verimli yıllardı. Tabii okumalarımızın içinde tefsir de vardı. Bu tefsir çalışması Arapça konusunda da bizleri kısmen geliştiriyordu.

Kur’an-Kerim’i ezberleme isteği

Lise son sınıfta Kur’an-Kerim’i ezberlemeye yönelik derin bir istek duymaya başlamıştım. Mademki Müslümandık ve Kur’an bize hitap ediyordu, o zaman lazım olduğu zaman gerekli ayetleri hemen hatırlayabilmeliydik. Fakat ileri yaşlarda bu tip bir işe girişmenin zorluğu da ayrı bir caydırıcı unsurdu.

Gençliğin de verdiği heyecanla Nuruosmaniye Camii’nin hemen bahçesinde yer alan Nuruosmaniye Kur’an Kursu’na babamla beraber müracaat etmiştik. Rahmetli babam o Camii’nin imam ve müezzinlerini iyi tanırdı. Orayı seçmemizin bir sebebi de o Kuran Kursu İstanbul tarzı okumanın pirlerinden olan Rahmetli Hasan Akkuş hocanın talebelerinin toplandığı bir yer olmasıydı. O dönemin kurra hafızlarının en önemlilerinden rahmetli Abdurrrahman Gürses hoca Nuruosmaniye Camii hoca ve müezzinlerine belli zamanlarda gelir ve usul dersi verirdi

O kursta benimle Nafiz Hoca ilgilendi. Yaklaşık 4-5 ay kendisiyle ezber yaptık. Daha doğrusu benim hafızlık merakımın ne kadar gerçek olduğunu hem kendileri hem de benim test etmemi istiyorlardı. Bu süreçte bayağı kolay ezberliyordum. Bir oturuşta yaklaşık 2-3 saat içinde bir sayfayı ezberime alabiliyordum. Fakat ikinci ve üçüncü sayfalara geçildiğinde evvelki aylardaki ham olan sayfaların pişmişlerini yeniden ezbere okumak bayağı zor bir olay halini almıştı.

Üniversite öğrenciliği

Derken Nafiz hoca başka bir göreve getirildi ve benimle ilgilenemeyeceğini ifade edince ben de ezber çalışmalarımı bizim evin yanı başındaki Kumrulu Mescid’in İmamı Hasan Kılıç hoca ile beraber yapmayı arzu ettim. O yıl okumakta olduğum Galatasaray Lisesi yeni bitmiş, sınavları kazanarak girdiğim Boğaziçi Üniversitesi’ndeki dönemimin başlayacağı yıldı. Boğaziçi’nde de ilk yıl İngilizce hazırlık okuyacaktım.

Hazırlık sürecinde hem İngilizce öğrenmek hem de ezber yapmak bayağı yorucu oluyordu. Bu sebepten ezber çalışmalarıma, benim için çok zor  bir düşünme süreci akabinde ara vermek zorunda kaldım. Hasan hoca bu işin zor olduğunu bana defaatle söylemesine rağmen yine de şevkimi kırmamaya çalışıyordu. Ben; “ hocam bu işi tam kesmeyelim ama bir dönem ara verelim” deyince o da razı oldu. Daha doğrusu onun tahmini doğru çıkmıştı. Ben ezbere biraz geç başlamıştım ve mevcut şartlarda bu çalışmayı sürdürmek hakikaten çok zordu.

O ara 12 Eylül ihtilali olmuş ve Türkiye yeni bir döneme girmekteydi. Bizler Lise yıllarımızın son zamanlarında yukarıda kısaca değindiğim arkadaş grubumuzla başladığımız o kendimizi geliştirme yolunda kitap okuma çalışmalarımıza aralıksız olarak devam etmekteydik. İslami kitapları okurken Arapça bilme konusundaki eksikliğimiz, önümüzde hep ciddi bir engel gibi duruyordu. Bu sebepten sohbetlerimizde  en önemli başlıklardan biri de Arapça öğrenmek ve Dinimizi kendi öz diliyle kaynaklarından tahsil etme hedefiydi.

Bu hedefe yönelik olarak ilk Arapça öğrenme deneyimim İsmailağa Camii çevresinde olmuştu. Önce yakın bir dostum, kendisinin okumuş olduğu Emsile adlı sarf kitabından bana ilk dersleri vermişti. Klasik usulde “nasara, yensüru, nasran” ile başlayan emsile derslerini büyük bir iştiyakla bitirmiştim. Daha sonra o dönemlerde İsmailağa Camii’nin müezzini olan Rahmetli Hasbi hocayla derslere devam ettik. Dört kişilik güzel bir arkadaş gurubumuzla Hasbi Hoca’nın Caminin bahçesinde merdivenle çıkılan odasında Emsile ve Bina adlı gramer kitaplarını okuduk. Hasbi hoca Arapça öğretirken bir yandan da yeri geldikçe bizleri çeşitli konularda bilgilendiriyordu. Zevkli derslerdi.

Okunan ilk Arapça kitaplar

Hasbi hocanın dersleri dışında da imkan ölçüsünde ya İsmailağada, ya da evimizin yakınındaki Kumrulu Mescid Camii’nin, İmamı  Hasan Kılıç ve müezzini Kadir Temir hocaların çeşitli kitap okuma gruplarına katılıyordum. Buralarda okuduğunuz ilk Arapça kitaplarından aldığımız temel bilgilerle ibareleri çözülebilme temrinleri yapıyorduk.

Daha sonraki ikinci ciddi Arapça halkamız Hayrettin Karaman Hocanın delaletiyle bize ders vermeyi kabul eden Sadrettin Gümüş Hoca ile oldu.

12 Eylül ihtilali sonrası ortalık nispeten durulmuş, sıcak mücadelenin içinde yer alan bir çok arkadaşımız Rahmet-i Rahmana kavuşmuş, yaşıtlarımız olan çok sayıda arkadaşımız ya cezaevlerinde ya mahkeme köşelerinde telef olmuştu. Bizim nesil için önemli bir sarsıntı döneminin içinden geçiyorduk.

Boğaziçi Üniversitesi’nde de adeta fırtına sonrası durulan bir ortamda bir yandan derslerimize devam ediyor bir yandan da kendimizi farklı alanlarda yetiştirmeye çalışıyorduk. Yukarıda da belirttiğim gibi içinde bulunduğum arkadaş grubuyla birlikte sıcak çatışmaların kısmen dışında durmuştuk. Ülkemizin ve İslam Dünyası’nın daha iyi bir noktaya gelebilmesi için hem kendimizi hem de çevremizi en iyi şekilde yetiştirebilmenin önemli olduğu tespitinin gereğini yapmaya gayret ediyorduk.

İşte bu süreç içinde Sadrettin Hoca ile derslere başlamıştık. Yanılmıyorsam 1982-83 yıllarıydı. Yeni evlenmiştim. Üzerime bir başka sorumluluk daha almıştım. Okul dışındaki zamanlarımda haftanın bir kaç günü bazen bugünkü Marmara İlahiyat’ın şimdi yıkılan Camiinin altındaki salonda, bazen de Sadrettin Hoca’nın Ümraniye’deki evinde ders yapıyorduk. Genelde hafta sonları Hocanın evine gidiyorduk. Özellikle Pazar sabahları Sadrettin Hoca saatlerce bizlerle uğraşıyordu. Şimdi düşünüyorum da ne fedakar bir insandı. Allah ondan razı olsun. Sadrettin Hoca medrese eğitimi almış, Hafızlığı da olan ve o zamanki hocalar içinde klasik Arapçayı en iyi bilen kişilerden biriydi. Bizlerle bir yıl kadar ilgilendi.

Emsile, Bina ve Avamil dersleri

Onunla Emsile, Bina ve Avamil adlı Arapça dil bilgisi kitaplarını yeniden ve detaylı bir şekilde okumuştuk. Başka kitaplardan da tatbikatlar yapmıştık. Sağ olsun çok özverili bir kişiydi, severek ders veriyordu. Onunla yaptığımız derslerde en çok dikkatimi çeken noktalardan birisi Bina adlı kitabın ana metninin yan taraflarındaki şerhleri ve açıklamaları bile harfi harfine ezbere biliyor oluşuydu. Hafızlığın insanın bazı melekelerini olabildiğince geliştiren bir süreç olduğunu Sadrettin Hoca’da ayne’l yakin görmüştük.

İlk yılın sonunda Sadrettin Hoca’nın ilahiyattaki ders programı yoğunlaştığından bizlerle ilgilenemeyeceğini söylemesi o ders grubunun sona ermesini de beraberinde getirdi. İçimizden bazı arkadaşlar yine Hayrettin Hoca’nın delaletiyle o çevreden başka bir hoca ile bu derslere devam ettiler.

Bu devrelerde kısa dönemli bir Kızıl Minare Camii denememiz de olmuştu. Kızıl Minare Camii Fatih’te Horhor Caddesi’nin Aksaray tarafına doğru küçük bir mescittir. Bizim zamanımızda oranın İmamı Rahmetli Mahmud Bayram Hoca idi. Mahmud Hoca ileri yaşına rağmen çok gayretli, gençleri çok seven, onları sürekli yüreklendiren bir kişi idi. Bizim grubun ilk rehber hocalarından biriydi. İçimizden bazı arkadaşlarımızın onunla devam ettikleri haftalık hadis dersleri de vardı.

Bunları hadis dersleri takip etti

Kısa bir süre onunla Kızıl Minare Camii’nin üst katında Arapça dersi yapmıştık. Fakat Hoca geniş çevresi olan ve her tarafa yetişmeyi kendine adeta vazife bilen bir kişiydi. Nerede kendisine ihtiyaç duyulduğunu hissederse veya ona hissettirilse oraya koşuyordu. Bu koşuşturmaların bir kaç tanesi dolayısıyla bizim derslere gelişinde bazı çakışmalar ortaya çıkınca; çocuklar ben ahir ömrümde her yere yetişmek istiyorum. Sadece bir grupla ilgilenmem bu çerçevede galiba pek mümkün olmayacak. Düzenli ders yapabilmeniz için size daha yerli yurtlu bir hoca ve program bulmalıyız dedi ve bundan sonra yeniden farklı arayışlara girdik.

Benim bundan sonraki ders grubum Şehremini’nde Odabaşı Camii’nin yan odalarından birinde bir dönem devam eden, İbn-i Akil’in kitabından takip ederek yaptığımız Arapça dersleriydi.

Rahmetli Hasan Karakaya adlı Arapçayı  ve İslami ilimleri çok iyi bilen bir hocamızla bu derslere haftanın bir kaç günü devam ettik. İbn-i Akil’in kitabı dışında tatbiki olarak Müslim adlı hadis kitabından, hocamızla birlikte hem bilgi dağarcığımızı geliştiriyor hem de gramer bilgilerinin uygulamasını yapıyorduk.

Fakat devam ettiğimiz grupta Arapça seviyeleri biraz farklı idi. İçimizde daha evvel bayağı mesafe almış arkadaşlar da olduğundan gurubun insicamı istediğimiz gibi sağlanamıyordu. Üstelik okuduğumuz kitap 1000 beyitte Arapça öğrenilmesini sağlayan bir metod uyguladığından benim için bayağı ağır bir kitaptı. Benimle birlikte bir kaç arkadaş belli bir yerden sonra takipte bir hayli zorlandık ve dersten ayrılmak zorunda kaldık

Bu Arapça ders halkalarımız bir kaç sene daha yoğun bir şekilde ama farklı hocalar ve dur halklarla süren bir devre olarak devam etti ama maalesef hedeflediğimiz o ileri noktaya bir türlü ulaşamadı.

Maişet derdi ve sıkıntılar

Tabii, tüm derslerin İngilizce olarak sürdürüldüğü üniversiteye devam ediyor oluşum, evlilikle ilgili mükellefiyetler, bir müddet sonra Allah’ın bahşettiği bir bebek, evin geçimi için yaptığımız küçük çaplı da olsa ticari aktiviteler gibi her biri ayrı bir uğraş konusu olan meşguliyetler içinde Arapça gerektiği mesafeyi bir türlü alamıyordu.

Ama her zaman kaldığımız yerden yeniden başlayacağız niyetiyle tamamen de kopamadığımız bir kızıl elma olarak hedeflerimiz içindeki yerini muhafaza etti. (Şimdi bakıyorum da içten içe hala muhafaza ediyor.)

Arapçayı geliştirmem gerekiyordu. Ne yapalım ne edelim diye düşünürken bir arkadaşımızın tavsiyesiyle Arapça’ya vakıf bir hocanın  İzhar adlı nahiv kitabını okuttuğu uzunca bir dersin kasetlerinin olduğu haberini aldık. Üstelik bir arkadaşımız bu kasetlerden yine küçük bir grupla bir miktar çalıştıklarını ve çok iyi netice aldıklarını söylemişti.

Kudret BüyükcoşkunMustafa BüyükabacıEnes Yıldız ve ben İzhar derslerini akşam saatlerinde beraberce yapmaya karar verdik. Mustafa ile Enes o zamanlar bir yandan yüksek lisansa devam ediyor, akşamları da Fatih’de Sarıgüzel’de bir talebe evinde kalıyorlardı. Biz de Kudret ile Fatih’te kısmen yakın mahallelerde oturuyorduk.

Kudret haftanın bir kaç akşamı hanımı ve küçük kızı Zeynep ile bize geliyor, hanımı ve çocuğu bizde kalırken biz de onunla Sarıgüzel’deki eve gidiyor, geç saatlere kadar çalışıyorduk. Pratik bir teyp, sağ olsun Mustafa ve Enes’in çay ikramı, kasetler ve dört öğrenci. Bu İzhar dersleri hakikaten çok doyurucuydu.

Neredeyse bir kış boyunca bu dersler devam etti. Biz tam sonuna gelemesek de bayağı bir bölümü beraberce çalışmıştık. Çok sıkıştığımız bazı noktalarda dışardan da sorarak müşküllerimizi çözüyorduk. Sonuçta ciddi bir seviye kazandığımızı söyleyebilirim.

Ulaşılamayan hedefler

Ama o istediğimiz ve hayal ettiğimiz noktada mıydık? Maalesef henüz oraya ulaşamamıştık. Bulunduğumuz yer tam bir eşik noktasıydı. Bundan sonra yoğun olarak ibare çözmeye çalışmamız, öğrendiklerimizi uygulamamız, kelime ve cümle kalıplarını geliştirmemiz gerekiyordu. İşte o noktalarda bizim yoğun Arapça dersleri artık devam edemez bir noktaya geldi.

Şimdi geriye dönüp baktığımda o eşik noktasının hayati bir yer olduğunu ve onu aşabilmiş olsaydık tahminimce daha güzel bir menzile ulaşabileceğimiz tespitini yapabiliyorum.

Ondan sonraki yıllarda yani doksanlarda Rahmetli Metin Balkanlıoğlu ile bir kaç kış süren düzenli tefsir okumalarımız olmuştu. Bu okumalar tam bir Arapça dersi değildi. Fakat tefsir öncesi hazırlık, ders sırasında ve sonrasındaki tekrarlarda dolaylı olarak Arapça bilgilerimiz gelişmekteydi. Ama yine vurgulamam lazım ki bunlar olması gereken bir Arapça dersi hüviyetinde değildi. İnsanlar ne kadar gayret ederse etsinler takdirden öte bir şey olmuyor.

Tabii burada kendimiz dışında bir kabahatli aramak durumunda olduğum anlaşılmasın. Sadece bu yazıyı okumakta olan ve bizimle aynı hedeflere varmayı düşünen insanlara ve gençlere bir ufuk, bir kapı açabilmek için bunları söylüyorum. Bu tecrübeleri okusunlar ve daha doğru yollar bulabilsinler arzu ediyorum.

Geçen günlerde incelediğim Genç dergisinin Haziran 2018 sayısının ana konusu Arapça öğrenimi ile ilgiliydi. O dergideki birçok yazıyı dikkatle okumaya çalıştım.

Arapça öğrenmek hala ufuktaki hedef

Arapça öğrenimi ile ilgili bizim dönemimize göre çok güzel gelişmeler olduğunu farkettim. Genç nesilden birçok kardeşimizin bizim aşmaya çalıştığımız o eşiği başarıyla aşmış ve aşmakta olduklarını farkettim. Bu bana büyük bir mutluluk verdi. Ve ben de kendi serencamımızı yeniden hatırlayarak kaleme almayı düşündüm.

Arapça ile ilgili hedefim sona erdi mi? Hayır. Can bedende durduğu müddetçe doğru bildiğimiz yolda sebat etmek önemli. Şu an Arapça çalışmalarıma kendi imkanlarımla az da olsa devam etmeye çalışıyorum. Ne mi yapıyorum?

Yerine göre bazen Kur’an-ı Kerim’i detaylı bir mealiyle okumaya gayret ediyorum. Hem orijinalini hem de mealini kelime ve kavramlara özellikle dikkat ederek hem okuyor hem de bir tür çalışıyorum. Bazen de bir hadis kitabına başvuruyorum. Onu da yine hem Arapça’sından hem de Türkçe izahı üzerinden okumaya çalışıyorum. Bu çalışmaların Arapça konusundaki müktesebatımı bir miktar ilerlettiğini de görüyorum.

Fakat olması gerektiği gibi bir çalışma mı? Hayır yeterli değil.

En azından meseleden kopmadan ve her gün az da olsa mesafe alarak devam edebilmek de bir mesafedir diye düşünüyorum

Ama şu noktadaki görüşümü de daima muhafaza etmekteyim. Bunca yıldan sonra daha doğru yöntemler bulmak, zamanı daha verimli kullanmak ve geçmişte aşılamayan eşikleri aşabilmek gerekiyor. Tıp kı genç nesilden çok sayıda arkadaşımızın aştıkları gibi.

İnşallah emr-i Hak vaki oluncaya kadar bu hedeflere varmayı başarırız…

Dünya Bizim, 19 Temmuz 2018

“Kur’an-ı Kerim’e Başlama ve Arapça Derslerimizin Tarihçesi” üzerine 4 yorum

  1. Hello

    Be Free from Neck Pain
    Try NeckFlexer & Relieve Neck Pain Effortlessly In 10 Min!
    Save 50% OFF + FREE Worldwide Shipping

    Shop Now: neckflexer.online

    ✅ Designed By Doctor & Chiropractor
    ✅ Ergonomic Design – Fits Everyone
    ✅ Circulation To Head
    ✅ Stimulating Key Result Area

    Best regards,

    Kur’an-ı Kerim’e Başlama ve Arapça Derslerimizin Tarihçesi – Erhan Erken – erhanerken.com

  2. Hey

    Body Revolution – Medico Postura™ Body Posture Corrector
    Improve Your Posture INSTANTLY!
    Get it while it’s still 50% OFF! FREE Worldwide Shipping!

    Get yours here: medicopostura.online

    Best Wishes,

    Kur’an-ı Kerim’e Başlama ve Arapça Derslerimizin Tarihçesi – Erhan Erken – erhanerken.com

  3. Hey

    Defrost frozen foods in minutes safely and naturally with our THAW KING™.

    50% OFF for the next 24 Hours ONLY + FREE Worldwide Shipping for a LIMITED time

    Buy now: thawking.online

    Best regards,

    Kur’an-ı Kerim’e Başlama ve Arapça Derslerimizin Tarihçesi – Erhan Erken – erhanerken.com

  4. Good Morning

    Be Buzz Free! The Original Mosquito Trap.

    60% OFF for the next 24 Hours ONLY + FREE Worldwide Shipping
    ✔️LED Bionic Wave Technology
    ✔️Eco-Friendly
    ✔️15 Day Money-Back Guarantee

    Shop Now: mosquitotrap.online

    Many Thanks,

    Erhan Erken

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir