Bir Mü’min nelerden kaçınmalı?

(Fotoğraf: Ömer Faruk)

Allah (cc) ‘ın Rızasını kazanmak isteyen bir Mü’min;

Yaşanan hayatın sadece maddi ilişkilerden ibaret olduğu zehabına bir an bile olsun kapılmamalı

Hayatın gün geçtikçe artan hızına kapılıp ahireti yani ebedi alemi aklından çıkarmamalı

Hayatın sadece bir imtihan olduğunu, fakat yaşanmasının mecburi olmasından dolayı burası olmadan öbür tarafın kazanılamayacağını bilerek dengeyi kaçırmamalı

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için ve yarın ölecekmiş gibi Ahiret için çalışılmalı sözünün hikmetini derinden düşünerek bunu hayatında uygulamayı ihmal etmemeli

Emek sarf ederek kazanmanın çok kutsal bir şey olduğunu göz ardı etmemeli

İktisadi hayatta başta faiz ve kul hakkı olmak üzere Allah’ın Haram kıldığı noktaları kesinlikle hafife almamalı

Bir şeyin ancak Allah için sarf edildiği oranda kıymetli olduğunu hiç unutmamalı

Boş yere sarf etmekten yani israftan kaçınmalı

Allah için sarf etmenin ( can, mal, mesai, zihni meleke v.b) tasarruftan önemli olduğunu, tasarrufun ise belki planlı ve daha güçlü bir sarf etme için yapıldığı zaman değerli olabileceğini akıldan çıkarmamalı

İnsanın ( nefs) tüketme arzusunun sınırsız olduğu düşünülse bile Allah’ın çizdiği hudutları hiç bir zaman unutmamalı

Her alanda haramlara ve harama götürücü fillere çok dikkat etmeli, bunların kendisini felakete sürükleyeceğini göz ardı etmemeli

Determinist olmamalı. Yani  benzer sebeplerin benzer neticeleri meydana getirdiği bir vakıa ise de bunun da bir tür Sünnetullah olduğunu hatırından çıkarmamalı. Fakat hepsinin ötesinde sebeplerin de müsebbibi olduğunu  yani sebepleri de Yaratanın Allah olduğunu ve O’nun bazen ve dilerse farklı sebeplerden farklı neticeler Yaratabileceğini de  hiç bir zaman unutmamalı

Amaç Allah’ın rızasına uysa da ona giden yolda Allah’ın rızasına uymayan araçların kullanılamayacağını bilmeli. (Amaç için her yol meşru değildir)

İnsanların herhangi bir konuda karar vermeleri sırasında çoğunluğun her zaman en doğruyu bilemeyeceği şuurunda olmalı

Çoğunluğun kararını doğru görmeye dayalı önermeleri kendisine her durumda ölçü kabul etmemeli

Çoğunluğun ancak; Allah’ın Emirleri ve Hz. Peygamberin ( a.s) söz ve fiilerini anlamaya çalışırken ilim sahiplerinin belli bir izah ve yorumda müttefik olmaları gibi bir konuda değer taşıyabileceğini unutmamalı ( icma)

Yaratıldıktan sonra başıboş bırakıldığını zannetmemeli

Attığı her adımda yukarıdaki cümleye bağlı olarak bir gün hesap vereceğini hatırından çıkarmamalı

Yaptığı tüm iyi işleri ve kendisine yapılan kötülükleri unutmaya çalışmalı bir daha anmayı bile aklına getirmemeli

Her durumda adaletten ayrılmamalı. Boynuzsuz koçun boynuzlu koçtan hakkını alacağı günü hatırından hiç çıkarmamalı

İnsanların çoğu kere menfaatlerini Hakları olarak gördükleri bir dünyada tam tersine ilişkilerinde ve yaklaşımlarında daima Hakkı ve Hakikati üstün tutmayı tercih etmeli, Hakkın hilafina kendi menfaatini tercih etmemeli.

Emanete hıyanet etmemeli

Elde ettiğin nimetin şükrünü ifa etmeyi ihmal etmemeli. Her nimetin şükrünün kendi cinsinden olacağını unutmamalı

(Para ise infak etmeli, sadaka ve zekat vermeli, İlim ise onunla amel etmeye çalışmalı, o ilmi başkalarına da öğretmeli, Zeka ise onu yerli yerinde sarfetmeli, doğru düşünmeye çalışmalı, isabetli kararlar vermek için  gayret sarf etmeli)

Yeryüzünde kibirle yürümemeli.

Hiç bir yaptığı işi kendinden bilmemeli. Allah’ın verdiği güç ve kudret ile bizzat onun izni ile bu işi yaptığını hatırdan çıkarmamalı. Allah’ın hayır murat ettiği bir işte kendisini vesile kılmasından dolayı onun şükrünü ihmal etmemeli

Yapılan amellerin insanın şükrünü ifa etmesine yetmeyeceğini, Cennetin ancak Allah’ın lütfu ile kazanılacağını unutmamalı.

Tavsiye edildiği gibi daima Allah’dan korkmalı ama O’nun Rahmet ve Mağfiret ve yardımından ümidini kesmemeli

Dua’yı ihmal etmemeli. Allah katında en makbul makamın kulluk olduğunu unutmamalı.

Allah’ın (cc) yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırdan çıkarmamalı

Vahye muhatap olduğunu ve Kur’an-ı Kerim’in kendisine hitap ettiği gerçeğini göz ardı etmemeli

Ona muhatap olmak için dil güçlüğünü aşma noktasında hiç bir zaman ve şartta gayret etmekten vaz geçmemeli

Mutlak manada kurtuluşun, vahyi hakkıyla anlamak, Kur’an ve Sünnetin muktezasıyla amel etmekten geçtiğini unutmamalı

Dinini kimlerden aldığı hususunda ince eleyip sık dokuma prensibini ihmal etmemeli

Diniyle ilgili her konuda meselenin hakikatini öğrenme konusunda sarf edebileceği gayretten kaçınmamalı

Ailesiyle, komşusuyla, çevresiyle, yaşadığı topraklarla ve Dünya ile kısaca kendisine tebliğ alanı olan ( mümkün, muhtemel ve belki de hayali) her yerle irtibatını canlı tutmalı, kaybetmemeli.

Çevresiyle ilgili İslami açıdan bir kıymet ifade eden hiçbir mevzuyu ( hepsi ile aynı derecede ilgilenemese bile) gündeminin dışına çıkarmamalı. İhtisaslaşma yaklaşımında ifrata kaçmamalı

Ehliyetli olmadığı konularda işi ehlini  vermeye gayret etmeli ve ihmalkar davranmamalı

Konu ile ilgili Ehliyetli kişi/kişileri bulamadığı konularda o işin ehliyetlisini ortaya çıkarabilecek zeminleri oluşturmak, bu hedefe yönelik gayret göstermek  ve gerekli tedbirleri almaktan da geri durmamalı

Hakikatını idrak ettiği, elini uzatabildiği, gözüne kestirebildiği hayırlı işlerde, ya teşebbüs etmekten ya da teşebbüsü uyandıracak davranışlarda bulunmaktan kaçınmamalı

Bir kötülük gördüğünde eli yetiyorsa eliyle , ona gücü yetmiyorsa diliyle veya kalemiyle düzeltmek için gayret sarfetmeli. Bu ikisine de gücü yetmiyorsa en azından kalbiyle buğz etmekten geri durmamalı.

İçinde yaşadığı toplumu ve dünyayı çok iyi tanımaya çalışmalı. Müslümanların da bu çevre içinde yaşadıklarını kesinlikle unutmamalı.

(Şehirleşen bir toplum ve her gün karmaşık hale gelen metropol hayatı, kurumsallaşan, somuttan soyuta, özelden tüzele kayan ilişkiler, çevrenin acımasızca tahribi, iletişimin çok seri aynı zamanda da yüzeysel bir hale gelmesi, bilginin elde tutulduğu oranda maddi güce dönüştürülebileceği gerçeği, hızlı yaşanan hayatın temel konular üzerinde tefekkür edebilmekten insanları alıkoyduğu, insanların sürekli pratik çözümler peşinde koşmaları, reflex türü davranışlara yönelmeleri…., Bu ve bunun gibi daha bir çok çevresel ve toplumsal gerçeğin sarıp sarmaladığı insanlarla muhatap olduğu gerçeğini hiç bir zaman gözden uzak tutmamalı..)

Müslümanların böyle bir ortamda yaşamak zorunda olduklarını, gerçeklerin bir bölümünün veri olarak alınıp bir bölümünü ise tümüyle değiştirilmesi gerektiğini,  Sabit olanlar ve değiştirilmesi gerekenlerin çok incelikle ayrıştırılmasının önemli olduğunu. . Müslümanların tüm bu sayılan veya burada tek tek zikredilemeyen mevzuları kavramaya çalışıp bunlara uygun çözümler üretecek tarzda yetişmesi ve yetiştirilmesinin gerekli ve hayati olduğunu gözden uzak tutmamalı.

Allah’dan ve O’nun korkun dediklerinden başka bir şeyden korkmamalı

Riya’dan şiddetle sakınmalı

İstişareden hiç bir şekilde ayrılmamalı. İstişare ederken de muhakkak istişare edilecek konunun uzmanlarını bularak onlara danışmayı ihmal etmemeli

İnsanların zaaflarının olduğunu bilerek insanlarla ilişkilerinde bu konuyu özellikle dikkate almayı ihmal etmemeli.

Özetle Allah’ın bizden isteği gibi bir Müslüman olmaya çalışmalı….

Seçim sonrası yargı süreci devam ederken

 

Türkiye’nin yıllardan beri hem genel hem de belediye seçimlerini bir çok ülkeye göre başarılı bir şekilde yaptığı konusunu sürekli vurgularız. Halk ortalama % 80’ler düzeyinde bu seçimlere katılır ki bu da çok iyi bir orandır. Çok şükür yine böyle bir seçimi geride bıraktık.

Ak Parti ve cumhur ittifakı Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi bu seçimleri genel anlamıyla %52’ye yakın bir oyla ve başarılı bir şekilde sonuçlandırdı. Gerçi ilk sonuçlara göre iki büyük şehir kaybedildi ki bu ciddi bir üzüntüye sebep oldu.

Peki üzüntü sağduyuyu kaybettirmeli mi?

Bu soruya mantıklı düşünen hemen herkesin hayır diyeceğini zannetmekteyim

Seçimde halk oylarını verdi lakin süreç henüz sonuçlanmadı. YSK itirazları değerlendiriyor. Fakat birileri ısrarla havayı bulandırıyor. Seçim mekanizması ve süreci ile ilgili güven sarsıcı hava yayıyor.

Burada şu soru önemli: Bu mekanizma ve kurumlar ülkeye bundan sonra da lazım değil mi? Halkın bu güvenini sarsmak kime ne kazandırır?

Hem sorumlular, hem de sonuçlardan istediğini yüzde yüz elde edemeyenler söz ve tavırlarına çok dikkat etmelidirler. Yanlışlık olduğunu gören ve tesbit eden delilleri ile en yetkili makam YSK’ya müracaat etmelidir. Bu işin çözüm mercii gazete, tv, sosyal medya değil YSK olmalıdır.

Bunca yıldır halkın belli oranda güvenini kazanmış olan seçim sistemi, süreci ve yetkili kurulları ile ilgili yıpratıcı söz ve davranışlardan özellikle kaçınılmalıdır. Kızgınlık ve üzüntüler sağduyunun önüne geçmemelidir.

Bu ülke hepimizin.

Unutmayalım ki kazanan da bizim, kaybeden de bizim.

Seçim sonrası facebook paylaşımı