En az 20 yıldır Nefs-i İstanbul denen bölgenin; yeni deyimle tarihi yarımadanın yaşayan bir müze haline getirilmek istendiğini, buna dur dememiz gerektiğini bir çok platformda haykırdık. Maalesef bu konuda bir hayli mesafe aldılar. İş işten geçtikten sonra aah vaah demek beyhude
Cağaloğlu Çatalçeşme sokağının kenarlarına demirler çakıldığı anda oranın artık turistlere ayrıldığı belli olmuştu. Osmanlı Arşiv binası otel oldu. Defterdarlık binasının otel olması niyeti de ayrı facia idi.Yollar trafiğe kapandığında o bölgedeki kitapçıların gidecekleri belliydi
Sultanahmet, Süleymaniye ve Beyazıt Camilerinin etrafında ikamet eden insan kaldı mı? Oralar artık turizme hizmet eder hale geldi. Bundan sonraki büyük hedef Fatih Camii’nin etrafını insandan arındırmak. Uzun vadeli hedefin bu olduğunu tahmin ediyorum. İnşallah orayı kurtarırız
Kapalıçarşı’nın etrafındaki tarihi hanların turistik otellere dönüştürülmesi hayalini kuranlar çoğunlukta. Yarın buraların otel olmasından üzüntü duyacaksanız şimdiden meseleye eğilmek gerekir. Bu büyük planları yapanlar bunları içimizden insanlara uygulatıyorlar. Yabancıya değil
Sultanahmet ve Cağaloğlu tarumar edildikten sonra sadece Çatalçeşme sokağını nostaljik bir yayıncı sokağına çevirmek vicdan azabını hafifletmekten başka bir fonksiyon görmeyecektir. Kendimizi kandırmayalım. Olaya daha yukarıdan bakıp Nefs-i İstanbul’un bütününe odaklanalım
2010 İstanbul Kültür Başkenti Projesinin nasıl ve ne niyetle başladığını sonrasında binbir gayretle ne şekle dönüştürülebildiğini akl-ı selim ile bir daha düşünelim. Projeler kurgulandığı zamanda farkına varmaya çalışalım. İş işten geçtikten sonra harekete geçmek maalesef yeterli fayda sağlamıyor
Ülkemiz için turizm geliri çok önemli. Fakat güzelim İstanbul’u turizm ve finans şehri yapma hedefiyle kimliğinden uzaklaştırmayalım. Medeniyetimizin bayraktarı bir şehir olarak insanıyla, kültürüyle ve canlılığıyla muhafaza edelim. Bu konuda ne olur iş işten geçmeden uyanalım.
Facebook paylaşımı, 19 Ağustos 2018