2017’den hatırımızda kalanlar

Bir takvim yılı daha bitiyor. Her biten yıl, içinde yaşanılan olaylarla birlikte tarih sayfalarında yerini alırken yeni başlayan yıl ile ilgili beklentiler de gündeme geliyor.

Geçtiğimiz yıl içinde nereden bakıldığı ile bağlantılı olarak önem sırasına göre dizilebilecek çok sayıda olay gündeme geldi. Bunların hepsini bir yazı çerçevesinde bir araya getirmek takdir edersiniz ki imkan dışı. Fakat genel bir bakış ile gözümüze çarpan olayları okuyucularımız ile beraberce hatırlamanın yararlı olduğunu düşünmekteyiz

Geçtiğimiz 2017 yılı Ocak ayı kanlı bir olayla başlamıştı. Kuruçeşme’deki bir eğlence mekanına eli silahlı olarak girdiği kameralarda görünen bir kişi 39 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Olayla ilgili ana fail olarak resimlerde görünen kişi daha sonra yakalandı. Fakat hadise üzerinde örtülü olarak duran sis perdesi hala tam manasıyla aydınlanmadı. Bu konuda hukuki süreç de tam olarak sona ermediğinden zamanla belki daha doyurucu bilgiler edinebiliriz sanırım.

Şubat ayı içinde bir süre önce oluşturulan Varlık Fonu’nun yapısıyla alakalı haberler dikkatleri çekti. Milli Piyango, şans oyunları ve at yarışlarının devredildiği Varlık Fonu‘na kamunun dev şirketleri de aktarıldı. Başta Ziraat Bankası olmak üzere, Borsa İstanbul gibi kuruluşlar Varlık Fonu’na devredildi. Varlık fonununun nasıl bir şekil alacağı ve hangi alanları kapsayacağı zamanla daha da netleşecek gibi görünüyor

varlık fonu

Mart ayına damgasını vuran en önemli olay Hollanda ile yaşanılan kriz idi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya referandum ile ilgili bir program için gittiği Hollanda’nın Rotterdam şehrinde, Hollanda polisi tarafından diplomatik teamüllere uymayan nezaketsiz bir tavırla karşılandı ve sınırdışı edilmek istendi. Bu olay iki ülke ilişkilerinin önemli ölçüde gerilmesine neden oldu

Mart ayını diğer bir önemli olayı da 7 ay süren Fırat Kalkanı Harekatının sona ermesi oldu. Türkiye son yıllarda görülmediği büyüklükte bir sınır aşırı  askeri harekat yaparak Suriye topraklarında belli bir bölgeyi kontrolu altına aldı.

fırat kalkanı

Nisan ayının başlarında Suriye’de İdlib’e kimyasal bomba atıldı ve burada 100’den fazla insan öldü. Savaşın sivil insanlar üzerindeki acımasız yüzünü göstermesi bakımından çok hüzünlü bir olaydı

16 Nisan’da Türkiye çok önemli bir referandum yaşadı

başkanlık sistemi

Türkiye Cumhuriyeti’nin 30 Ekim 1923’te kurulan ilk hükümetinden bu yana uygulanan ‘Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu şeklindeki parlamenter sistem, 94 yıl sonra 16 Nisan 2017’de yapılan referandumla ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ olarak adlandırılan başkanlık sistemiyle değiştirildi. AK Parti ve MHP ‘nin uzlaşarak TBMM gündemine getirdiği yeni sistem, kılpayı bir farkla ve yüzde 51,41 oy oranıyla kabul edildi. Bu referandumda ortaya çıkan yüzde 49’luk ‘Hayır’ oyu ise bundan sonraki seçimler ile ilgili üzerinde çokça tartışılabilecek bir oran olarak zihinlerde yer etti.

Mayıs ayının ikinci yarısında Dünya Bülteni’nde uzun yıllar yayın yönetmenliği yapmış olan arkadaşımız Akif Emre’nin vefatı bu yılın hüzünlü bir olayı olarak hepimizi üzdü. Merhum Akif Emre’nin vefatı üzerinden onunla ilgili yazılan yazılar ve yapılan paylaşımlar ülkede insanların Akif’in şahsında kendilerinin duruşlarını yeniden gözden geçirmelerine fırsat verecek bir fikri zemin oluşturdu. Allah Rahmet eylesin.

akif emre

Mayıs ayının diğer hüzünlü bir hadisesi de Kabil’deki İntihar Saldırısı idi. Bu saldırıda da 100 kişi öldü.

Haziran ayının başlarında ve Mübarek Ramazan ayının ilk günlerinde sevgili babam Necdet Erken ahiret alemine göç etti. Bu vesile ile hem babam hem de tüm ölmüşlerimiz için bir Fatiha okumanızı istirham ediyorum

babam

Haziran ayının diğer önemli olayı CHP Genel Başkanının Kılıçdaroğlu’nun, Ankara’dan İstanbul’a yürüyüşü idi. İktidar ve muhalefet çevrelerinde farklı farklı mütalaa edilse de bir siyasi liderin 450 kilometrelik bir yolu yürüyerek katetmesi ve bu yürüyüşün nisbeten sakin bir şekilde geçmesi bizce önemli bir olaydı

Haziran ayı Türkiye’deki gelişmelerin yanı sıra dünyada yaşanan olaylarla da dikkat çekti. Petrol ve doğalgaz zengini Körfez’de son yılların en büyük krizi patlak verdi. Önce Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn, sonra Yemen, Maldivler ve Libya’daki Tobruk yönetimi doğalgaz zengini Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini askıya aldıklarını duyurdu.

Sadece Suudi Arabistan ile sınırdaş olan Katar adeta karadan abluka altına alınırken gıda gibi temel ihtiyaçların deniz ve havayoluyla temin edilmesi gündeme geldi. Türkiye bu olay karşısında hemen devreye girdi Katar’a olan desteğini hem sözlü hem de fiili olarak ortaya koydu.
Tabii bu olayın arka planında etkili olan büyük güçlerin tavırları da orta doğu da yeni dengelerin oluşmakta olduğunu göstermesi bakımından ilginç idi.

trump ve selman

İlave olarak bu ay içinde Suudi Arabistan’da veliaht prensin değişikliği de Suudi Arabistan’ın hem iç dengeleri, hem de uluslarası ilişkileri açısından üzerinde önemle durulacak bir olay olarak gündeme geldi. İlk bakışta Katar krizi ile birlikte değerlendirilen bu olay esasında daha derinden bir değişikliğin sinyali olarak ortaya çıktı

Ağustos ayının sonlarında İslam alemini derinden sarsan bir olay vuku buldu. Arakan‘daki Müslümanlara yönelik olarak yapılan katliam ciddi boyutlara ulaştı. Dünyanın büyük diye nitelenen güçleri bu olaya adeta seyirci kalırken Türkiye bu hadise karşısında da insiyatif aldı ve ciddi girişimlerde bulundu. Siyasi olarak olayı dünya gündemine taşıdı ve yardım kampanyaları bu bölgede yaşayan insanların yardımına koştu

Yine bu ayda Trabzon Maçka’da PKK’lileri görüp jandarmaya haber veren 15 yaşındaki Eren Bülbül PKK’liler tarafından vuruldu. Gözü dönmüş katillerin gencecik bir yavruyu katletmesi bu yılın ibretle ve nefretle hatırlanması gereken bir olayı olarak tarihte yerini aldı.

Eylül ayında o tarihe kadar üzerinde uzunca bir süredir konuşulan Türkiye ile Rusya arasındaki S-400 Füze Savunma Sistemi anlaşmasında imzalar atıldı. Bir NATO üyesi olan Türkiye’nin yaptığı bu anlaşma Türkiye’nin savunma tercihlerindeki köklü değişikliği göstermesi bakımından önemliydi. Rusya ile bu yakınlaşmanın zaman içinde nasıl bir seyir takip edeceği de üzerinde en çok tartışılan bir konu olarak gündemde yerini korumakta

Yine Eylül ayında Diyanet İşleri Başkanlığı görevi sırasında başarılı bir devre geçiren Prof. DrMehmet Görmez, hakkında oluşan menfi bir hava sonrasında görevinden ayrıldı. Bu ayrılış Türkiye’deki ve dünyanın farklı bölgelerindeki Müslümanları ciddi bir şekilde üzdü. Onun yerine Diyanet İşleri Başkanlığı’na Prof. Dr. Ali Erbaş Atandı

mehmet görmez

Mehmet Görmez hoca devrinde Diyanet İşleri Başkanlığının yükselen çıtası yeni başkan döneminde nasıl bir seyir izleyecek onu inşallah hep birlikte göreceğiz.

Eylül ayının diğer bir önemli olayı Milli Eğitim Sistemi içerinde liselere geçiş sırasında uygulanan TEOG sınavlarının ani olarak kaldırılmasıydı. Öncesinde ciddi bir hazırlık yapılmadan kaldırıldığı intibaını veren bu sınavlar sonrasında Bakanlık bünyesinde uzun bir hazırlık dönemi geçti ve yeni bir sistem devreye girdi. Yeni sistemin nasıl işleyeceği merakla bekleniyor. Bu değişiklik öğrencileri, velileri ve kitap üreticilerini derinden etkiledi.

Eylül ayında uzun yıllardır İstanbul’da Belediye Başkanlığı yapmış olan Kadir Topbaş istifa etti. Topbaş kelimelerinin arasına kimseyi kırmamaya çalışarak gizlediği kırgınlığını düşük bir tonda ifade ederek görevi bıraktı ve tartışmalara meydan vermeyerek köşesine çekildi.

Bu ayda Kuzey Irak’ta Bağımsızlık Referandumu yapıldı. Öncesi ve sonrası bir hayli tartışmalı geçen bu referandumda Bağımsızlık kararı çıkmasına rağmen gerek Türkiye gerekse hem bölge hem de Dünyanın bir çok ülkesi ciddi bir karşı koyuş gösterdiler. Bu muhalefet sonucunda karar yürülüğe giremedi ve uzun yıllardan sonra Mesut Barzani görevini bıraktı.

Ekim ayında bu sefer İspanya’da Katalonya, referandum sonrasında Bağımsızlığını İlan Etti. Katalonya bağımsızlığı dünya siyasetinde önemli bir yer işgal eden bağımsızlık ve özerklik tartışmalarında ciddi bir yer aldı. Uluslararası sistem bu karara da ciddi bir tepki gösterdi ve karar uygulamaya giremedi. Fakat dünyadaki bu teşebbüslerin bundan sonra da nasıl devam edeceği ile ilgili beklentiler devam etmekte

barzani talabani

Ekim ayının diğer önemli bir olayı da Irak Bölgesel yönetiminin diğer önemli bir aktörü olan Celal Talabani‘nin vefat etmesi oldu. Bu şekilde orta doğuda uzun yıllar siyasi hayatı etkileyen iki önemli lider birer ay ara ile farklı sebeplerle de olsa devreden çıkmış oldu.

Yine Ekim ayında ABD, Türkiye’den gelecek vize başvurularını askıya alma kararı aldı. Bu karara Türkiye ciddi bir tepki gösterdi ve misilleme yaptı. Görüşmeler sonrasında vize kararı tamamen kalkmadı fakat sağlık ve eğitim gibi özel durumlar için kısmi bir yumuşamaya uğradı

Ekim ayının bir diğer önemli başlığı ise Meral Akşener önderliğinde İyi Parti’nin kurulması oldu.”Türkiye İyi Olacak” sloganıyla kurulan partinin kamuoyu anketlerinde belli bir oy oranı görünse de Türk siyasi hayatında ne tür bir karşılığı olacağı üzerinde tartışmalar devam ediyor

Ekim ayında İslam dünyasını derinden sarsan bir saldırı olayı vuku buldu. Somali’nin başkenti Mogadişu’da düzenlenen bombalı saldırıda 300’ün üzerinde kişi vefat etti

Ekim ayında, Türk Ordusu önemli bir hazırlık devresi sonrasında çatışmasızlık bölgesinin güvenliğin sağlamak gayesi ile İdlib’e Girdi. Bu harekatın bir diğer sebebi de Afrin bölgesindeki PKK/PYD/ YPG unsurlarının etkisiz hale getirilmesi ve buradan gelecek tehditlerin kontol altına alınması idi. Bu gelişme sonrasında Afrin bölgesine yapılacak muhtemel bir harekatın da yaklaşmakta olduğu yolundaki beklentiler gün geçtikçe artıyor..

Bu aydaki diğer bir önemli gelişme de Irak Hükümet Güçleri’nin, Kerkük’ü kontrol altına alması idi.. Bölgedeki siyasi ve demografik yapının değişmesi tehlikesine yönelik olarak bu bölgedeki durum hassasiyetini muhafaza ediyor

Ekim ayı bir başka önemli olaya sahne oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ErdoğanSırbistan’a yaptığı ziyaret sonrasında Novi Pazar’a da gitti. Türkiye’den Novi Pazar’a Cumhurbaşkanlığı düzeyinde yapılan bu ilk seyahat Sancaklılar ve Boşnak Müslümanları için büyük bir moral oldu.

sancak ve erdoğan

Yine Ekim ayında, Türkiye siyasi hayatının en önemli simalarından biri olan Deniz Baykal beyin kanaması geçirdi. Deniz Baykal’ın şu an tedavisi Almanya’da sürdürülüyor

Ekim ayının iç poltikadaki diğer önemli olayları arasında Bursa Belediye Başkanı Recep Altepe ve Ankara Belediye Başkanı Başkanlık Melih Gökçek’in görevlerinden istifa etmelerini sayabiliriz.

Kasım ayında, Balıkesir Belediye Başkanlığından istifa etmesi istenen Edip Uğur ise diğer başkanların tavrının dışında hem başkanlıktan hem de partiden istifa ederek kırgınlığını yüksek sesle ifade etti.

Bu ayın diğer üzücü bir olayı da Mısır’da Camiye yapılan saldırı idi: Bu saldırıda da 305 Kişi öldü.

Daha önce Haziran ayında veliaht değişikliği yaşayan Suudi Arabistan’da kral Selman üst yönetiminde çok önemli değişiklikler yaptı.. Mevcut yönetim ile anlaşmazlık yaşadığı ifade edilen bir çok prens, bakan ve silahlı kuvvetler komutanı bu değişiklik çerçevesinden yönetimden uzaklaştırıldı. Suuddaki bu değişiklikler daha önce de ifade edildiği gibi bu ülkenin hem kendi iç yapısı hem de uluslarası arenada aldığı konum ile yakından alakalı olarak değerlendirilmekte.

Kasım ayının diğer önemli olayı ABD’de Reza Zarrab Davasının başlamasıydı. Zarrab’ın sanıklıktan tanıklık durumuna geçmesi ile davanın seyri de değişti ve sanık sandalyesinde sadece Halk Bankası Genel Başkan yardımcısı Mehmet Hakan Atilla kaldı. Dava, Zarrab’ın güvenilmez tavırları, davanın savcısı ve hakimi üzerinde kamuoyuna yansıyan FETÖ bağlantıları dolayısıyla Türkiye’ye yönelik suçlamaların etkisini yitirdiği bir düzleme kaydı.

Bu arada savcını davanın içine devrin bakanlarını da dahil ederek olayı Türkiye’nin üst yönetimini asılsız suçlamalarla itham etmeye yönelik zorlamaları da dikkatleri çekti. İlk başlangıcında önemli bir sansasyon uyandırmaya çalışan ve zamanla tutarsız hareketlerle inandırıcılığını yitiren bu mahkeme bakalım ilerleyen günlerde nasıl bir seyir gösterecek

Kasım ayında savaş suçlusu Hırvat General duruşmada zehir içerek intihar etti. Bu olay da ciddi bir ilgi uyandırdı. Balkanlarda ihtilaflı dönemlerde sivil halka ve bilhassa Müslümanlara karşı gaddarca davranan insanların farklı sebeplerle de olsa bir bir devreden çıkması İlahi Adaletin tecellisi olarak zihinlerde yer etti.

Bu ayda uzun zamandır gündemde olan yerli otomobilin Türk markası ile tamamen milli bir yapıda üretilebilmesi için önemli bir adım arıldı. 5 ortaklı oluşumun, 2018 başında şirketi kurup prototipleri 2019’da, ilk otomobili 2021’de üreteceği yönünde hedefler açıklandı.

ABD’de dava devam ederken Aralık ayı başlarında Reza Zarrab ve 22 Yakınının Mal Varlıklarına el konuldu.

iit

Yılın bu son ayında Trump, seçim döneminde vaadettiği üzere ABD İsrail büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’ e taşıyacağını ilan etti. Bu olay üzerine hem İslam Dünyası hem farklı mezheplerdeki Hristiyan dünyadan büyük tepkiler geldi. Bu karara karşı Türkiye’nin dönem başkanlığında İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul’da olağanüstü toplantı yaptı. Toplantı sonrasında Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak ilan etti. Yine bu gelişmeler üzerine toplanan BM Genel Kurulu ABD’nin bu teşebbüsünü kabul etmediğini karar haline getirdi. Tabii Genel kurul kararı bir yaptırım getirmese de bundan sonra olayların gelişmesinde atıf yapılacak önemli bir gelişme olarak uluslararası sistemde yerini aldı.

11 Aralık günü iş dünyası için önemli bir vefat haberi daha geldi. İTO Başkanı değerli arkadaşımız İbrahim Çağlar ani bir kalp krizi neticesi vefat etti. İbrahim Çağlar’a da Allah’dan Rahmet diliyoruz.

ibrahim çağlar

Bu ayın son günlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sudan’dan başlayarak gerçekleştirmekte olduğu Afrika gezisi de büyük bir ilgi uyandırdı. Sudan parlementosunda Allah-u Ekber nidalarıyla karşılanan Cumhurbaşkanı’na karşı yapılan bu  merasim, onun İslam ümmeti nezdinde ne derecede hüsn-ü kabul gördüğünün önemli bir göstergesi olarak değerlendirildi.

erdoğan sudan

Sonuç olarak

Binlerce olay arasından seçilerek özetle sıralanan bu olaylarla beraber bir yıl daha sona eriyor. 2017 yılı içinde İslam Dünyası yine çok sayıda insanın savaş, bombalama, intihar saldırılarıyla beraber vefat ettiği bir yıl oldu. İslam Dünyasında çok farklı kutuplaşmalar ortaya çıktı. Şii Sünni ayrımı yine geçtiğimiz yıl da özellikle İslam dışı güçler tarafından çok fazla kaşınan bir ihtilaf konusu oldu. Tabii Müslümanlar da iç sorunlarını gereğinden fazla abartarak adeta kendi ayaklarına kurşun sıkmayı sürdürdüler. Bu çerçevede özellikle Suriye, Irak ve Yemen’deki mücadelelerde sunni-şii ihtilafının somut tezahürlerini beraberce görüp üzüldük.

ABD’nin yeni başkanı Trump, seçim sırasında gösterdiği kontrolsüz tavrını seçim sonrasındaki fiili davranışlarıyla adete pekiştirdi. Ayrıca ABD’nin kendi iç yapısı içerisindeki mücadelelerinin de, bu olaylarda hadiseleri tırmandırıcı yönü dikkatli gözlerden kaçmadı.

İsrail her zamanki gibi İslam dünyasınının içinde tehlikeli bir ur gibi karıştırıcı ve düşmanca tavırlarını sürdürmeye devam etti. Hem İsrail içinde hem de başta Filistin bölgesi ve orta doğu merkez olma üzere dünyanın farklı yönlerinde özellikle Müslümanlara yönelik düşmanca tavırlarını her durumda ortaya koymaktan çekinmedi. Üstelik bu tavrılarında da ABD’yi daima en büyük destekçi olarak yanında gördü.

abd israil

Türkiye 2017 yılında her alanda çok farklı kuşatmalarla karşı karşıya kaldı. Bu kuşatma girişimlerine karşı her daim onurlu bir duruş göstermeye gayret eden Türkiye, bu tavrılarının karşılığını özellikle mazlum coğrafyalarda bir ümit olarak ortaya çıkmasıyla almış oldu. Son İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı ve BM Genel Kurulu oylamaları, bu çerçevede önemli göstergeler olarak dikkatleri çekti.

Türkiye’nin FETÖ konusundaki mücadelesi de geçtiğimiz yıl içinde kesintisiz olarak devam etti. Bu çerçevede uzayan davalar, gözaltına alınan, vazifeden el çektirilen ve mahkum edilen geniş kitleler içinde oluşan bazı mağduriyetler hükümeti ciddi oranda zorluklarla karşı karşıya bıraktı. Mağduriyetleri giderebilmek için kurulan komisyonun henüz istenen bir verimde çalışmaya başlayamaması ve mağduriyetlerin iç ve dış muhalif çevrelerce sürekli gündemde tututlması bu sahadaki önemli bir sıkıntı olarak 2018’e devroldu.

Tabii bu arada Olağanüstü hal şartlarında çıkarılan KHK’ların hızlı hareket mecburiyeti gerekçesiyle bazen gerekli hassasiyet gösterilmeden gündeme gelmesi neticesinde ortaya çıkan hatalar da idareye yönelik memnuniyetsizliklerin artmasına sebep oldu. İnşallah ilerleyen zaman içinde acele davranma ve konuların gerektirdiği hukuki hassasiyeti sağlama dengesi hızlıca yerli yerine oturtulur ve yapılan kısmi hatalar telafi edilirse vatandaş nezdinde ortaya çıkan sıkıntılar da hafifletilir diye umuyoruz.

2018 Yılının hayır ve bereket getirmesini diliyoruz.

Dünya Bülteni, 27.12.2017

Kudüs krizi aslında daha büyük bir davanın parçası

Kudüs üç büyük din için de kutsal olarak kabul edilen bir kent. Fakat Müslümanlar için çok daha ayrı bir öneme sahip. İlk kıblemiz olan ve Miraç mucizesinin gerçekleşmesi sırasında İsra suresinde anlatılan Peygamber Efendimiz’in (a.s) Mescid-i Haram’dan ilk durak olarak gittiği mekan diye zikredilen Mescid-i Aksa’yı içinde barındıran çok önemli bir şehir.

Kudüs yüzyıllar boyu Müslümanların hakimiyetinde kalmış olan bir belde. Lakin bundan yüzyıl kadar önce İngilizlerin eline geçmiş ve o zamandan beri de bir türlü üzerinde eskisi gibi hakimiyet kuramadığımız bir yer.

Daha sonra Siyonistlerin gayretleri ile yoğun Yahudi göçüne uğramış ve bu gün İsrail Devleti’nin kontrolünde olan bir bölge

Son yüzyılda Kudüs her dönemde içimizi kanatan hadiselere sahne oluyor.

İsrailliler yıllardır burayı kendi devletlerinin başkenti olarak ilan ediyor. Müslümanlar olarak itiraz ediyoruz. Batılı ülkelerin bir bölümü de bu oldu bittiye razı olmadıklarını ifade ediyorlar. Birleşmiş Milletler bir kaç defa Kudüs’ün İsrail’in başkenti olamayacağını beyan eden kararlar alıyor.

Tüm bunlara rağmen son günlerde ABD Başkanı Trump seçimler sırasında vadettiği üzere ABD’nin de Kudüs’ü İsrail’in başşehri olarak kabul ettiğini belirten bir karar aldı ve bunu uygulamaya çalışıyor.

Yine itiraz ediyoruz. İçimiz tekrar acıyor. Beyanatlar veriyoruz, sosyal medyada tag’lar oluşturuyoruz, toplantılar yapıyoruz, Müslümanların çeşitli organizasyonları olarak deklarasyonlar yayınlıyoruz.

Tüm bunlar bir şeyi açıkça gösteriyor ki güçlü isek ve bu gücümüzü ustalıklı bir şekilde kullanabilirsek Kudüs’ün bizimle olan irtibatını sağlam bir şekilde sürdürebiliriz. Değil ise bu hal bizleri üzmeye devam edecektir.

İnşallah bu son krizde de muvaffak oluruz ve tam manasıyla kontrol edemesek bile yine de bu kutsal şehir ile anlamlı birlikteliğimizi muhafaza edebiliriz. Belki bir gün yine Kudüs sokaklarında o eski dönemlerde olduğu gibi rahatça dolaşabilir, ibadetlerimizi yapabilir ve bu şehri kutsal olarak bilen diğer kavimlerin de serbestçe ibadetlerini yapabilmelerine imkan veririz.

eyyübi

Allenby

Selahattin Eyyübi’nin 1187 yılında Hıttin savaşında Haçlı kuvvetleri mağlup edip Kudüs’te hakimiyet kurmasını temsili olarak anlatan tablodaki manzara ile, 1917‘de İngiliz General Allanby’ın Yafa kapısından şehre girişini belgeleyen resim bu önemli şehirdeki git gelleri gösteren iki ibretlik sahne. Allah Müslümanlara tekrar Kudüs’de hakimiyet kuracakları günleri nasip etsin.

Zarrab davası aslında daha büyük başka bir davanın küçük bir parçası

ABD’deki Zarrab davası yine son günlerde gündemimizi meşgul eden önemli bir olay. Güya Zarrab’ın ABD’nin İran’a bir zamanlar uyguladığı ambargoyu delmesinin sorgulanması diye başlayan fakat daha sonra gerçek hüviyetinin açığa çıktığı bu dava, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir şekilde kuşatılması ve itibarının dünya nezdinde zedelenmeye çalışılmasına yönelik bir hale dönüştü. Zarrab’ın dava sırasındaki sözleriyle de belgelendiği üzere çok rahat yalan söylediği ve olayın bütününün kurmaca olduğu açığa çıktığı bu sürecin sonunda ne tür bir karar çıkarsa çıksın etkisinin başlangıçta tahmin edildiği gibi çok da fazla olmayacağı anlaşılıyor. Fakat dikkatle farkedildiği gibi Zarrab davası ile Trump’ın ve İsrail’in Kudüs’ü başkent olarak ilan etmeye çalışmaları arasında ciddi bir bağ mevcut.

Aynı bağı Türkiye’nin güney sınırlarının taşeron ve ayrılıkçı sözde Kürt gruplarca çevrelenmeye ve Ortadoğu ile bağlantısının kesilmeye çalışılması ile de kurmak gerekiyor. Keza Ortadoğu’ya denge getirmek için buraya onlarca askeri üs kuran ve tonlarca silah yığan başta ABD ve Rusya olmak üzere diğer batılı güçlerin varlığını da aynı başlık altında değerlendirmek icap ediyor.

DAEŞ adlı nevzuhur örgütün son 5 yılda bu bölgede uyguladığı strateji, Irak Özerk Kürt Yönetimi’nin referandum hamleleri, PKK/PYD/YPG güçlerinin hem dahildeki hem de hariçteki faaliyetlerini de adeta bu puzzle’n parçaları gibi yerli yerine oturtmak gerekiyor.

İlave olarak sözde bir hizmet hareketi gibi ortaya çıkan ve daha sonra hem yurt içinde hem de yurt dışında adeta bir terör ve düşmanca davranışlarda bulunan bir istihbarat örgütü gibi çalışan FETÖ yapılanması da bu denklem içinde çok önemli bir rol oynuyor. Darbe yapmaya çalışıyor, dışarda ve içerde şer güçlere belge taşıyor, düşmanca algı oluşturuyor, insanların güven duygularını zedeliyor ve Türkiye’nin yetişmiş insan gücünün önemli sayıdaki bir bölümünün telef olmasına sebep oluyor.

Türkiye’nin kendi tarihsel kimliğini yeniden farketmeye başlaması ve bir bölge devletinin ötesinde küresel anlamda var olan potansiyelini tekrardan harekete geçirmeye yönelik hamleler yapması ile paralel olarak harekete geçen tüm bu unsurlar, tek tek bakıldığında bağımsız gibi görünen ama dikkatlice incelendiğinde ise organize imiş intibaını kuvvetlendiren bir mahiyet arzediyor.

İlave olarak bu şer unsurları destekleyen ekonomik kararlar ve uygulamalar, içerde ve dışarda bilerek veya bilmeyerek bu değirmene su taşıyan yardımcı öğeleri de resmi daha iyi anlayabilmek için gözden uzak tutmamak gerekiyor.

Hak ile batıl mücadelesi hiç bitmeyecek

Hakkın hakim olması için uğraşıyorsanız ve yeryüzünde Allah’ın adının daima yücelmesi için gayret sarfediyorsanız karşınızda daima şeytanın işbirlikçileri olacaktır. Bu Hz. Adem’den itibaren var olan ve kıyamete kadar devam edecek bir mücadeledir. Bu aynı zamanda dünya hayatının imtihan olmasının da bir gereğidir.

Yeter ki Hak davanın savunucusu olduğunu iddia edenler hakikaten istikamet üzere olsunlar. Hak davalarının içine onu bozucu başka dünyevi hastalıkları bulaştırmasınlar. Samimiyetlerini kaybetmesinler. Hak davada beraber olduklarını söyleyip de şeytanın taşeronları ile işbirliği yapanları ve Hak davayı kendi kişisel hesaplarına alet edenleri aralarında barındırmasınlar.

Ancak o zaman Hak davanın müntesipleri Allah’ın yardımını yanlarında bulabilirler.

Böyle davranamazlarsa şikayet etmeye ve gereksiz bir şekilde sızlanmaya hakları yoktur.

Allah hem bireysel hem de toplumsal olarak istikamet üzere daim olmamızı ve bu çizgide sebat etmemizi nasip etsin.

Dünya Bülteni, 07.12.2017