Türkiye’de yüksek öğrenim görme şansı bulamayıp da Viyana’ya giden öğrenciler, zahmetin nasıl rahmete döndüğünün bir örneği.
Viyana bizim tarihimizde çok önemli bir şehirdir. Tarihî kaynaklardan öğrendiğimize göre, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu 1673 tarihinde Viyana’yı kuşatmış ve zafere çok yakın bir noktaya kadar gelmişken toplanan Haçlı ordusunun yardıma gelmesi ile iki ateş arasında kalmış ve büyük bir bozgun yaşanmıştı. Bu tarihten sonra Osmanlı, Avrupa karşısında psikolojik bir gerileme dönemine girmişti. Viyana bozgunu sonrası geri çekilme sırasında çok sayıda ganimet bırakılmış ve onbinlerce insanımız Avrupa topraklarında esir olarak kalmıştı.
Avusturya ve Viyana tarihinde de Osmanlı kuşatması ve geri çekilmesi çok önemli izler bırakmış. Bugün Viyana’nın birçok noktasında bu savaşın izleri açık olarak görülmekte, Viyana ve Avusturya halkı için bu olay adeta bir milat gibi değerlendirilmekte. Tarihimizde bu denli önemli bir yer tutan Viyana’da bugün yaklaşık 80000 civarında Türk vatandaşı yaşıyor. Bunların bin civarı da yaklaşık 10 yıllık bir süreçte buraya okumak için giden gençlerimiz.
Dedelerimizin hüzünle terk ettikleri topraklarda okuyorlar
Bilindiği üzere 28 Şubat sürecinden sonra üniversite seçme sınavlarında uygulamaya başlanan katsayı hesaplaması dolayısıyla, özellikle imam hatip lisesi mezunları hak ettikleri fakülteleri kazanamaz bir duruma düştüler. Ayrıca hukukî alt yapısı olmayan başörtüsü yasağı dolayısıyla genç kızlarımızın bir bölümü de üniversitelere tesettürlü olarak devam edemez oldular.
Önce bu gençlerimiz için vakıf üniversitelerinde okuyabilme imkânları araştırıldı. Bu noktada da dolaylı engellemeler ortaya çıkınca bir grup hayırsever insanın girişimiyle arzu eden başarılı gençlerin Viyana’da okuyabilmeleri imkânı ortaya çıktı. 2000’li yılların başlarında ilk öğrenci grubu Viyana’ya gitti. Ülkelerinde aslında hak ettikleri fakültelere giremeyen bu gençler, dedelerimizin hüzünle terk ettiği Viyana topraklarında üniversiteye kabul edildiler.
On yıl içinde 1200 civarında gencimiz bu ülkede üniversite eğitimi gördüler ve halen görmeye devam ediyorlar. Mezun olanlar, yüksek lisans ve doktorasını yapanlar, okullarını bitirip iş ve akademi dünyası içinde çalışmakta olanlar, evlenip yuva kuranlarla birlikte orayı yurt edindiler, hayatın içinde önemli bir yer tuttular.
Oradaki çocukları her şeyleri ile ilgileniyorlar
Viyana’daki bu on yıllık serüvenin odak noktasında WONDER adlı bir dernek var. Başkanlığını Yusuf Kara’nın üstlendiği bu dernekte Yusuf Bey ve hanımı Nadire Kara, genç kardeşleriyle birlikte onların her meselesi ile ilgileniyorlar. Kendi çocuklarıyla beraber bu 1200 gence de adeta analık, babalık, ağabeylik ve ablalık yapıyorlar. Organizasyonlara nezaret ediyorlar, Türkiye ile Avusturya arasında adeta mekik dokuyorlar. Gençlerin, yemeleri, içmeleri, barınmaları, okullara yerleşmeleri, ilerleyen yıllarda evlenmeleri, coşkuları, sevinçleri, üzüntüleri, hayal kırıklıkları, sevdaları ve sair her şeyleri ile meşgul oluyorlar.
Kızlar ve erkeler için yurtlar ve öğrenci evlerinden müteşekkil bu geniş aile, WONDER dışında 12 adet ayrı dernek kurmuş. Dernekler tamamen fonksiyon bazında organize olmuşlar. Doktorların, mühendislerin, sosyal bilimcilerin hepsi kendi alanlarında faaliyet gösteriyorlar. Ayrıca Avusturya’da yaşayan Türklerin çocuklarına hizmet veren imam hatip türü bir okul da kurmuşlar, “Kubbe 6” adlı bir yuva bile işletiyorlar. Dergiler, internet üzerinden yaygın bir yayın çalışması, sergiler, toplantılar, sadece Avusturya içinde değil, bütün dünyaya yayılmış gezi faaliyetleri…
Gidip de görünce…
Viyana’da müthiş bir aktivite var. Yıllardır İbrahim Solmaz dostumuzdan duyduğum ve nerdeyse bütün safhalarını uzaktan takip ettiğim bu çalışmanın bu kadar canlı, üretken ve geniş boyutlu bir noktada olduğunu kavrayamamış olmaktan dolayı derin bir üzüntü duyduğumu itiraf etmeliyim. Şuna kuvvetle inandım ki insanın daha iyi kavrayabilmesi için bazı şeyleri bizatihi kendi gözleri ile görmesi gerekiyormuş.
Eylül ayının son haftasında, İstanbul Ticaret Odası heyeti ile birlikte Viyana Ticaret Odası ve çevresindeki eğitim kurumlarını tanımayı amaçlayan bir seyahat vesilesiyle Viyana’ya gittik. Bu iki günlük seyahat sırasında WONDER’e de uğramak ve buradaki gençler ile beraber olmak imkânını bulduk.
İTO heyetinin yanı sıra T.C. Viyana Büyükelçisi de bizlerle beraber oldu. Okulların henüz açılmamış olması dolayısıyla öğrencilerin hepsi Viyana’ya dönmemişti. Ancak bir bölümü akşam yemeğinde bizlerle birlikte idi.
Gurbet elde yabancı dil bilmeden
Haksız uygulamalardan dolayı vatanlarından uzakta tahsil hayatlarına devam etmek zorunda olan bu gençlerin hali bir yandan yüreğimizi derinden yaralarken, diğer yandan da azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağını gösterdikleri bu anlamlı tablodan dolayı da gözümüzde ve gönlümüzde adeta bir efsane gibi büyüdüler.
Düşünebiliyor musunuz, henüz liseyi yeni bitirmiş gençler, Anadolu’nun dört bir yanından çıkıp gurbet diyarlarına gidiyorlar. Birçoğunun yabancı dili hiç yok. Birçoğu o zamana kadar büyük şehir bile görmemişken Viyana’ya gidip orada yüksek tahsil yapıyorlar. Bu gençler ve aileleri hakikaten önemli bir cesaret örneği gösteriyorlar. Gençlerin % 40 kadarı hanım kızımız, % 60 kadarı da erkek yavrularımız…
Yusuf Bey, hanımı ve onların çevresindeki isimsiz kahramanlar da bu ana kuzularının evlerini, yurtlarını ayarlıyorlar, masraflarını kendi kazançlarından ayırdıkları paralarla sağlamaya çalışıyorlar, hiç tanımadıkları bu mağdur memleket evlatlarının yetişmesi için uğraşıyorlar.
Peki niye?
Bir grup müstemleke aydınının sinsice hazırladıkları katsayı engeli ve hukuksuz başörtüsü yasağı ile tahsil hayatlarının önüne duvar örülmeye çalışılan bu gençlerin yetişmeleri ve ülkeye faydalı olabilmeleri için. Birileri ülkenin gençlerinin gelişmesi için ayırımcılık yapıp yolları tıkıyor, diğerleri bin bir fedakârlıkla tıkanan yolları açmaya çalışıyor ve bu arada gereksiz bedeller ödüyorlar.
Tabii gereksiz derken Yüce Allah’ın kader adlı büyük programında gereksiz diye bir şeyin olmadığını da hesaba katmak gerekiyor. Belki biz aciz kullar için gereksiz gibi görünen bazı şeylerin içinde hesaplanamayacak hikmetler saklı olduğunu da bu vesile ile bir defa daha görmek imkânı hâsıl oluyor.
Çekilen bunca zahmet karşısında hiç hesaplanamayan büyük rahmetler doğuyor. 1200 gencimiz uluslararası standartlarda eğitim görüyorlar, birkaç yabancı dil öğreniyorlar, dünyaya açılıyorlar, gurbet diyarındaki vatandaşlarımızın çocuklarının eğitilmesi için gönüllü kurumlar oluşturuyorlar, Avrupa üniversitelerinde hocalık yapıyorlar ve daha niceleri…
Viyana seyahatimizde gerçekleştirdiğimiz bir WONDER ziyaretinin bizde uyandırdığı duygu ve düşünceleri ifade edebilme sadedinde kaleme aldığım bu yazıyı bitirirken, bir noktayı daha zikretmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Seyahat sırasında bizimle olan T.C. Viyana Büyükelçimizin sergilediği tavırlar ve yaptığı konuşmalar tüm heyet açısından büyük bir moral kaynağı oldu. Büyükelçimiz, gurbet diyarında öğrencilerimiz için müşfik bir baba, geniş ufuklu bir aile büyüğü üslubunda kuşatıcı ve yüreklendirici konuşmalar yaptı. Türkiye’de bir kesim tarafından vebalı muamelesine maruz kalmış bu gençlerimize yabancı ülkede sahip çıkacak devlet büyüklerinin olduğunu görmek ülkemizin geleceği açısından hepimizi mutlu etti.
WONDER örneği, zahmetle başlayan bir serüvenin rahmete dönüşmesini gösteren önemli bir başarı hikâyesi. Allah bu hikâyede yer alan tüm gençlerimizin bahtlarını açık etsin. Onlara yardım eden insanlarımıza iki cihanda sıkıntı göstermesin. Bu hikâyenin oluşmasına sebep olan müstemleke aydınlarımıza da hakikatları en kısa zamanda görebilecek basiret nasip etsin.
Amin.
ERHAN ERKEN
05 Ekim 2010 Salı