Çocuklarınızın özgürlüğü için, onlara, hayatlarını programlamada yardımcı olun.
Çocuklarımızın hayatlarının büyük bir kısmını televizyon, vcd, dvd ve bilgisayarların karşısında geçirdikleri bir dönemde yaşıyoruz. Anne ve babalar evlerde, eğitimciler okullarda, yazarlar ve şairler makale, kitap ve şiirlerinde bu canlı ve hareketli araçların adeta esaret altına aldıkları yavrularımızın ne derecede geniş çerçeveli bir etkinin altında olduklarını anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyor.
Yıllar geçtikçe bu araçlar acaba kitapların yerini almaya mı talipler?
Çocuklarımız internette chat veya Goggle’da araştırma yapmaktan, sakin bir köşede iki satır kitap okumaya veya duygularını ifade etmek amacıyla şiir yazmaya zaman bulamayacaklar mı acaba?
Kaf Dağı’nın ardındaki Zümrüd-ü Anka kuşunun yerini ‘Pokemon’un kahramanları veya ‘Yüzüklerin Efendisi’nin alma ihtimali ne kadar kuvvetli?
Şu an için, bu anlama ve anlamlandırma ameliyesinin henüz tamamlanabildiği ve kolayca da tamamlanabileceği kanaatine varmamızı mümkün kılacak, doyurucu açıklamalara kavuştuğumuz söylenemez. (En azından bizim nazarımızda bu böyledir.)
Anlama ve anlamlandırma da tek başına yeterli değil tabii ki. Aynı zamanda sağlıklı mukayeseler, tutarlı fayda ve zarar analizleri yapabilmek gerekli. Tüm bunlardan sonra yararlı noktalar öne çıkarılarak, zararlı alanların engellenmesi çalışmalarının yapılması icap ediyor. Neyin veya nelerin yanında, neyin veya nelerin karşısında olunacak? Veya herhangi bir şeyin karşısında olmak illa gerekli mi, değil mi?
İlk izlenimlerimiz, saydığımız görsel iletişim araçlarının karşısına geçen çocukların -tabii büyükleri de bu halden ayrı tutmak pek mümkün değil- etken bir davranış tipinden çok edilgen bir tarza sürüklendikleri yönünde. Bilgisayar ve internet hadisesini, bu tesbitin kısmen dışında tutmak gerekiyor sanırım.
Tv ve videolar kanalıyla gelen mesajların, duyguların, uyanan fikirlerin kalıcı olmaktan ziyade çok hızlı olarak geçip giden ve tüketilen bir yapısı var. Fakat yine de çok hızlı geçip giden sahnelerde sürekli ve ısrarla tekrarlanan bir çok noktanın da kalıcı etkiler bıraktığı aşikâr. Bu özellikten dolayı özellikle sinema ve dizi filmlerinde uygulanmakta olan gizli reklâm konusu çok ciddi tartışmaları da beraberinde getirmiştir.
Bilgisayar konusunda da çocukları fazlaca bireyselleştirdiği ve onların çevreleriyle ve arkadaşlarıyla kuracakları sağlıklı ilişkileri kısmen etkilediği konusunda uzmanların önemli iddiaları/tesbitleri var.
Bu araçların diğer menfi bir etkisi de çocukların kendi başlarına yapacakları programları engelleyici bir özellik ve cazibe taşımaları. Programlar, oyunlar veya araştırılacak envai çeşit konu o kadar çok ki, çocukların bu araçların oluşturdukları gündemin dışına çıkarak daha özgür ve kendilerine uygun programlar yapabilmeleri çok zor hale geliyor.
Bu kaynaklar kanalıyla verilmek istenen mesajlar tamamen eğitsel bir çerçeve içinde tutulsa ve içerik olarak fayda temeli üzerine otursa, bazı psikolojik ve fıtrî mahzurlarına rağmen, bu kadar eleştiri almayabilir kanaatindeyiz. Fakat mesajların -genellikle kanalları ellerinde tutanların tamamen farklı bir varlık ve kimlik anlayışı içerisinde olmalarından dolayı- bahsettiğimiz felsefeye dayalı olarak oluşturulması ciddi bir tehlikeyi de beraberinde getirmekte. Verilmek istenen mesajların aynı zamanda kapitalist iktisat anlayışının devamını sağlamak gayretiyle, bu hedefe uygun tüketim kalıplarının kökleşmesine yönelik bir içeriğe sahip olması da diğer önemli bir nokta.
Çocuklarımızı -aynı zamanda büyüklerimizi ve kendimizi de- bu kaynaklara karşı özgürleştirebilmek önemli gibi görünüyor. Tabii bu araçların tamamen zararlı, tamamen kötü olduklarını iddia etmek de mümkün değil. Dikkatini çekmeye çalıştığımız nokta, kişisel programların tamamen veya kısmen devre dışı kalarak dışardan gelen etkilere bağlı bir hayat programının uygulanmasının, gerek çocuklar gerekse de büyükler için zararlı olduğudur…
Büyükler kendi programlarını yeni baştan gözden geçirebilmeli, çocuklarının günlük programlarını da yine onlarla birlikte, ama tamamen farklı bir çerçeve içinde yeniden ele alabilmelidir. Yaptığımız programlar içinde televizyonun, dijital videoların ve bilgisayarın kısmen, ama kontrollü bir tarzda yer almasının tamamen zararlı olduğunu iddia etmek mümkün değildir.
Yılların akıp gitmesiyle her gün yeni mecraların ortaya çıkması, zamanla yeni problem alanlarının da gündeme gelmesini mümkün kılabilir. Bakalım zamanla daha neler göreceğiz?
Önceleri kilden parçalara, taşlara, ağaç yapraklarına, daha sonraları aherli kâğıtlara yazılmış, ilerleyen yüzyıllarla birlikte matbaada çoğaltılarak insanlara ulaştırılan hikâyeler, romanlar, şiirler, hikmetli sözler, kıssalar, kutsal metinler ve bu geleneğin devamı olan günümüzdeki çalışmalarla, yukarıda zikri geçen araçların aralarındaki ilişki ve etkileşimin zamanla nasıl bir noktaya ulaşacağı herkesin merakını uyandırıyor… Bunlar, birbirlerinin yerine mi geçecekler, karşı karşıya mı duracaklar veya aralarından bazısı form ve mahiyet mi değiştirecek?
Yoksa bu kadar soru sormaya gerek olmayacak bir tarzda hepsi, birbirlerini güzel bir tarzda tamamlıyor, çocukların ve büyüklerin fıtratlarına çok uygun gelişmeler oluyor da biz mi anlamıyor ve algılayamıyoruz?
Bütün bu zikrettiklerimizden daha önemlisi de tüm bu mecraların en önemli konusu olan insanoğlunun bu kaynaklarla ilişkisi nasıl bir boyut kazanacak?
Tüm bu mülahazalara rağmen son söz olarak şunu tavsiye edebilirim ki, siz siz olun kendiniz için en iyi kişisel gelişme programını yapmaya çalışın. Uzmanlara danışın, kitaplar okuyun, fakat kendi programınızı kendiniz yapın…
Geleceğimizin teminatı olan yavrularımızın programlarının da en az kendi kişisel gelişim programlarınız kadar hatta çoğu zaman onlardan da önemli olduğunu hiç unutmayın ve çocuklarınızın özgürleşebilmelerine yardımcı olun.
ERHAN ERKEN
İKBAL EĞİTİM BÜLTENİ