Çocuk eğitimi konusunda bir deneme çalışması
Bir topluluğunun ileride alması muhtemel şekli tahayyül etmek için toplumun yetiştirmek istediği insan tipini üretmek amacıyla geliştirdiği eğitim mekanizmalarını incelemek yeterlidir.
Çevre şartları
İnsanların yaşadıkları hayata maddi ve pozitivist gözlüklerle bakmalarını isteyen görüşlerin etkili olduğu bir dünyada yaşamaktayız. Zikri geçen dünya görüşlerinin gereği olarak, insan aklı ve akla dayalı çağdaş bilim, evrenin yaratılışı da dahil olmak üzere sanki her konuda insanın karşılaştığı müşkülleri halledebilecek güçler olarak farz edilmiştir.
Bu telakkîlerin tabii sonucu olarak, olup biten tüm hadisâtın tamamen sebeplere bağlı bir tarzda izah edildiği Determinizm prensibi, insanların toplumsal ilişkilerini düzenlemek için ‘çoğunluğun iradesine iman’ ana fikri ile yola çıkan ve gerektiğinde hakkın çiğnenmesi uğruna, çoğunluğun sultasına müsaade eden demokrasi düşüncesi, insanın insanı sömürmesi neticesi meydana gelen sermaye birikimi üzerine kurulan ve insanlar arasındaki ilişkilerde karşılıklı yekdiğerini düşünme esprisini yok eden kapitalizm sistemi ve bu çerçevede sayıları daha da artırılabilecek olan görüş ve yaklaşımlar ortaya çıkmıştır.
Batılı milletler, kendi sosyal bünyelerinin tabiî gelişimi içerisinde ortaya çıkan bu dünya görüşlerini tarihin bir dönemlerinden sonra elde ettikleri ezici maddi güçle, evrenin diğer köşelerine de yaymak istemişler ve hâlâ da bu isteklerinde ısrarcı konumdalar..
Özellikle son birkaç asırdır Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları coğrafyalar da, Batılıların yayılma alanı içerisinde önemli bir yer işgal etmektedir. Bu sebepten de Müslüman topluluklar iman ettikleri dinin kendilerinden istediği istikametin dışında bir yola doğru sürüklenmektedir…
Müslüman topluluklar içerisinde kökünü dinden alan gelenekler büyük bir hızla değişmektedirler (Tabii ki tüm geleneklerin dinden geldiğini söylemek mümkün değil.), bu değişimle birlikte toplumun özünü oluşturan hemen hemen tüm kurumlar yukarıda zikri geçen dünya görüşlerinin hedeflerine uygun bir tarzda teşkilatlanarak faaliyete geçmişler, bugün de bu faaliyetlerini artan bir hızla sürdürmektedirler.
Müslüman topluluklarda, toplumun dinamiklerinin genelde yukarıdan aşağıya doğru belirlendiği ve sürdürüldüğü göz önüne alınırsa, böyle bir süreç içerisinde, Batılı dünya görüşlerini kendi toplumlarına ithal etmek isten aydın ve münevver adıyla maruf kişiler, toplumun bir anlamda öncülüğünü bazen zorla da olsa ele geçirmiş ve Müslümanları adeta yeniden inşa etmeye çalışmışlardır.
Bir topluluğunun ileride alması muhtemel şekli tahayyül etmek için toplumun yetiştirmek istediği insan tipini üretmek amacıyla geliştirdiği eğitim mekanizmalarını incelemek yeterlidir.
Müslüman topluluklarda Batılı dünya görüşlerinin etkin olması sürecinde en önemli değişikliklerin eğitim konusunda gerçekleştirildiği muhakkaktır. Bugün, yaşadığımız toprak üzerinde faaliyet sürdüren eğitim kurumları, ana tema olarak Batılı hayat tarzını toplum arasında yaymak amacına hizmet etmektedir. İlkokuldan üniversiteye kadar tüm eğitim müesseseleri, cemiyet hayatında Batılı hayat tarzının hâkim olması için gerekli düşünce şeklini ve kavramları zihinlere ve benliklere yerleştirmeyi temel alan bir eğitim programını uygulamaktadır.
Resmî eğitim kurumlarının yanı sıra basın, radyo-televizyon ve çağın elektronik gelişimi ile orantılı olarak gelişen tüm iletişim vasıtaları, genelde Batılı hayat tarzının yerleşmesini isteyen güçlerin kontrolü altında olduğundan, toplumun menfî yönde eğitiminde önemli bir işlev görmektedir. Bütün bunlara ilave olarak elektronik ve bilgisayar teknolojisinin korkunç bir hızla gelişmesi ile birlikte Türkiye’nin uluslararası iletişim ağına entegre olması, yakın zaman sonra üzerinde en fazla durulması gereken konulardan biri olacaktır. Bugün için uluslararası iletişim ağını kontrol altında tutan çevrelerin mahiyeti bilindiğinden, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde bu yolla ortaya çıkacak tahribatın boyutları umulanın da üzerinde olacaktır.
Eğitimde ve özellikle çocuk eğitimi konusunda dikkat edilmesinde fayda mülahaza edilen hususlar
Eğitimin toplumsal bir düzenin kuruluşunda ve devam ettirilmesindeki önemi hiç kimse tarafından inkâr edilemeyecek kadar açıktır. Ulaşılması arzu edilen toplumsal yapıyı gerçekleştirecek insan tipinin yetiştirilmesi için gerekli olan ve birbirini tamamlayan safhaları hâvî bir eğitim sisteminin oluşturulması Müslümanlar için önemli bir vazifedir. Bu vazifenin yerine getirilmesi için zihnî, bedenî ve maddî yönlerden ne tür çalışmalar yapılması gerekiyorsa bunlara ivedilikle başlanması veyahut bu mahiyetteki atılımların en kısa zamanda nihayete erdirilmesi gerekmektedir. “En kısa zaman” tabiri hiçbir şekilde konunun ciddiyetinin lüzumlu kıldığı sürenin kısaltılması anlamında da anlaşılmamalıdır.
Yaş durumlarına göre birbirini tamamlayan safhalarıyla komple bir eğitim sisteminin kurulması ve istenildiği şekilde faaliyet sürdürülmesi, toplumdaki genel eğilimlerin mevcut durumuyla da yakından ilgilidir. Dolayısıyla yapılmak istenenler ancak genel bir toplumsal programın içerisinde bir değer ifade eder. Böyle bir çalışmanın, ciddiyetine binaen belli bir zaman alması tabiidir.
Fakat böyle bir zamanın geçişi sırasında da hayat devam etmekte, insanların ve konumuzun ortak noktası olan çocukların özlediğimiz tarzdaki eğitim ihtiyaçları aynen sürüp gitmektedir. Bu durumda, dışımızda bizi saran şartlara daha fazla müdahalemiz olamadığından, çocuklarımızı içinde bulunduğumuz şartları dikkate alan ve onlara karşı tavır alınacağını bilir bir tarzda yetiştirmek icap etmektedir.
Çocuklara, dinimizin bize yaşanmasını emrettiği hayat tarzının dışında bir şekilde oluşturulmuş kurumları, insan-insan ve insan-çevre (madde) ilişkilerini, gelenek ve görenekleri, toplum tarafından konulmuş kuralları mümkün olduğunca açık bir dille fakat yanlış olan temel değerlerimize ters düşen yönleriyle anlatmamız icap etmektedir. (Bu tip yetiştirme tarzının da müspet olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur.) Böyle bir yaklaşım tarzı sayesinde çocuklar tertemiz bir ortamda yaşamadıklarının bilincinde olacaktır. Çocukların eğitimi ile uğraşan büyüklerin en önemli fonksiyonları, ilk önce özü itibariyle bize ait olmayan unsurlara karşı tavır alınmalarının gerekli olduğu bilincini çocuklara vermek, buna paralel olarak da bu tavır alışlarında teorik ve pratik açıdan onlara yardım edecek araçları ve yolları sağlamaya çalışmak olacaktır.
Çocuklara yapılabilecek en büyük yardım, tek ve çok güçlü bir Allah’ın varolduğunu, onun insanları hiçbir zaman yalnız bırakmayıp her an bakıp gözettiği ve kontrol ettiği gerçeğinin onlara açık bir dille anlatılması ve kavratılması olacaktır. İnsanın yaptığı ve yapacağı tüm hareketlerin, insan ve eşya ile ilgili tüm değerlendirmelerin ancak Allah’ın isteklerine uygun olup olmamak şartıyla bir değer ifade edeceği gerçeği çocuklara bir bir mikyas gibi verilmelidir. Bu perspektifin kazandırılması, ilk ve en önemli hedef olmalıdır. Çünkü daha sonra yapılacak tüm değerlendirmeler bu hakikate atıfta bulunulduğu zaman bir değer kazanacaktır.
Bunlara ilave olarak çocuklara, tüm yaratılmışlara, Allah’ın yarattığı varlıklar olmaları dolayısıyla saygı ile bakmayı öğretmek gerekir. Her şeyi yaratanın (kötülükler de dahil) Allah olduğu düşünülerek, murdar olarak vasıflandırılan bir hayvanın bile yaratılışının belli hikmetleri bulunduğu gerçeği çocuklara izah edilmelidir. Ayrıca çocuklara, kâfir bir insana dahi, insanlık vasıflarından dolayı saygıdeğer bir Müslüman olabilme özeliklerini üzerinde taşıdığından dolayı, her şeyden önce tebliğ edilmesi gereken bir kul olarak bakabilmeleri izah edilmeye çalışılmalıdır.
Çocuklara, Müslüman, günahkâr veya Allah’a hiç inanmayan kâfir, ayrımını çok iyi izah etmek icap etmektedir. Bu sayede çocuğun çevresini daha iyi ve çelişkisiz olarak gözlemleme ve değerlendirme ihtimali artmış olacaktır.
Çocuklarımızın Hz. Allah-insan, insan-insan ve insan-eşya münasebetlerine bakışta sahip olmaları gereken bazı temel kıstasları şöylece sıralayabiliriz:
Öncelikle üzerinde durulması icap eden birkaç tanesini zikretmek gerekirse, “Allah’ın hudutları” olarak vasıflandırılan Allah’ın kullarından istediği şeylere karşı genelde bir saygı hali ve kabullenme duygusu, kul hakkına riayet etme hassasiyeti, emanete ihanet etme korkusu başta gelenler olarak sayılabilir…
Bunlara ilave olarak çocuklarımızı Batılı hayat tarzının temel kıstasları olan noktalara karşı da duyarlı olarak yetiştirme mecburiyetimiz, her geçen gün daha da artmaktadır kanaatindeyiz: Örnek vermek gerekirse, çocuklarımıza sadece yaşadıkları hayat ile mukayyed olan konularda yatırım yapmaları için insanların şuuraltlarına empoze edilmeye çalışılan “tasarruf” fikri yerine, İslâm dininde önemli bir yere sahip olan “israf etmekten sakınma” itiyadı kazandırılmaya çalışılmalıdır.
İkinci bir örnek olarak, benzer sebeplerin her zaman benzer neticeleri doğurduğunu öne süren Determinizmin eğitim ve toplum hayatındaki önemli tesiri karşısında çocuklarımız, istedikleri bir şeye sahip olmak için gerekli şartları yerine getirmekle birlikte o şartların ancak Allah’ın dilemesi ile beklenen neticeyi doğurabileceği noktasında aydınlatılmalıdır.
Çocuklarımızın iç dünyalarının sağlam bir şekilde inşa edilebilmeleri için mutlak Yaratacı ve her şeyi kuşatıcı olan Allah (cc) ile sağlam bir irtibat kurabilmeleri gerekmektedir. Bunun için de en iyi yollardan biri Allah’a dua etme arzusunun geliştirilmesidir. Tabii ki, “dua”nın insan olarak elimizden gelen gayretin gösterilmesiyle birlikte yapılması gerektiğinin üzerinde de ehemmiyetle durulmalıdır. Dua etme itiyadının gelişmesi “Dost olarak Allah yeter” prensibinin zaman içerisinde çocuğun zihninde ve kalbinde yerleşmesini daha da kolaylaştırabilecek bir yol olarak gözükmektedir. Müspet olmayan çevre şartları içerisinde her an mücadele etmeye hazır bir genç ve yetişkin ortaya çıkabilmesi için, çocukluktan itibaren sağlam bir iç dünyanın kurulabilmesi şarttır.
Çocuklarımıza okumayı, kitaplarla haşır-neşir olmayı sevdirmeye çalışmak da önemli bir hedefimiz olmalıdır. Evlatlarımızı okumaya teşvik etmek mühim bir meseledir. Belli bir konu üzerinde zihnini toplayabilme kabiliyetlerini geliştirebilme, ayrıca kendi özel kabiliyetlerini kazanarak, bunu kullanabilme ve geliştirebilme konularında da çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren yardımcı olmalıyız.
Çocukların, dış dünyanın bir parçası olarak kurumlarla olan münasebetlerine gelince:
Faaliyet şekli itibariyle çok uç bir örnek olarak banka gibi bir kurumu ele alırsak, çocuk, yaşına göre böyle bir kurumun varlığından ve işleyişinden haberdar olmalıdır. Fakat o haberdar oluş ile birlikte, o kurumun Allah’ın istedikleri dışında (O isteklere hangi noktalarda karşı olduğunun izahı ile birlikte) bir faaliyet gösterdiği bilgi ve yorumu da verilmelidir. Çocuğun kurumlarla olan münasebetlerinde yapacağı değerlendirme, kurumun yaptığı işlerle Allah’ın emirleri arasındaki bağlantıyı sorgulayabilecek perspektifi önceden kazanıp kazanmaması ile yakından ilgili olacaktır.
İletişim vasıtalarıyla çocuğun münasebetleri konusu, çocuğun eğitimiyle uğraşan kişilerin belki de en fazla üzerinde duracağı hususlardan olacaktır. Bu gün için iletişim araçlarının içerisinde etki alanı en fazla olanı şüphesiz ki televizyondur. Çocuk televizyon denen aracın bizatihi kendisine düşman olarak yetiştirilmemelidir. Bunun yerine çocuklara televizyon programlarını hazırlayan veya bu programlarda yer alan insanların yaptıkları hareketler veya bizzat programların vermek istedikleri mesajlar ile Allah’ın emir ve nehîleri arasında bağı kurabilecek zihnî bir eğitim verilmeye çalışılmalıdır.
1992 yılının başlaması ile artan kanal sayısı ve daha da gelişen çizgi filmler, masum ve çocukça görünümleri altında çok büyük zararları da beraberlerinde getirmektedir. Bazı filmler çocukları gayb konusunda hatalı bir tarzda şartlandırırken, bazıları da batı medeniyetinin köşe taşlarını parça parça çocukların zihinlerine işlemektedir. Anne ve babaların, masum ve çocukça görünümleri altında evlerimize misafir olan çizgi film kahramanlarına karşı çok ciddi bir tarzda dikkatli ve uyanık olmaları yavrularımızın zihnen bozulmalarını önlemeye çalışmalıdırlar.
Çok yeni bir alet olmasına rağmen çocuk ve bilgisayar ilişkisi de gelişen teknoloji ile birlikte gündemimize giren ve zamanla belki de gündemin en önemli maddesi olacak bir husustur.
Ülkemizde çok kısa sürede yaygınlaşma istidadı gösteren bilgisayar kullanımının da, objektif faydaları yanında ideolojik boyutu da ihmal edilmeden incelenmesinin gerekli olduğu kanaatini taşımaktayız.
İletişim vasıtalarının çok yaygın olduğu bir çevrede yaşamamız hasebiyle çocuklarımız bu kanallarla gelen her türlü menfi etkiye açık halde bulunmaktadırlar. Bu vasıtaların hoşa giden e çok cazip yönlerinin de olduğu hesaba katılarsa çocuklarımızın onlarla olan ilişkilerini çok dikkatle takip etmemiz, menfi etkiler karşısında anında tashih ve perspektifi yenileme cihetine gitmemiz gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki, bugünün çocukları yarının büyükleri olacaklardır…
ERHAN ERKEN
1993 BSV BÜLTENİ